HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Murat Yılmazer

LOFT TASARIM VE MİMARİSİ

Magazinizmir

“Mimar her şey hakkında bir şey, mühendis bir şey hakkında her şeyi bilir.”
-Matthew Frederick

Evet, Değerli Okurlar,
Yeni bir ay ve yine sizler ile mekân anlayışlarından bahsetmeye devam edeceğim, her ne kadar hayatlarımız daha küçük ölçeklere sığmaya başladıysa da biz belli bir dönem insanının ütopyası hatta tek boynuzlusudur LOFT Tasarım mekân, mobilya ve tasarımlar, hele ki noktasal oranda içine bütünleşmiş edilmiş  “Art Deco” unsurları ile bambaşka bir seviyede bizi içine çeker.

LOFT Tasarım ve Mimarisi… 
Günümüzde Loft mimarisi esasen 1970'li yıllarda New York'ta dönemin sanatçıları sayesinde ortaya çıkmış. New York'taki sanayi bölgelerindeki büyük binaların başka bölgelere taşınmaya başlamasıyla boşta kalan bu geniş, sanayi ve endüstri yapılarına yerleşen ressam, heykeltıraş ve diğer sanatçılar buraları hem atölye hem de konut olarak kullanmaya başladılar. Hem geniş bir alan olması hem de ucuz olması dolayısıyla kullanılan bu yerlerin iç mimarisi de zamanla şekillenmeye başladı ve bugünün loft mimarisi anlayışına kadar genişledi. Bugün loft, yüksek tavanlı, geniş ve açık mimariler anlamına geliyor. Bu tür mimarilerin dekorasyonu da oldukça önemli tabii çünkü aslında mekân genişledikçe, onun içini şık ve estetik bir şekilde doldurmak da bir o kadar zorlaşır.

Aslında Loft kavramını; fabrika, depo, üretim atölyeleri gibi endüstriyel hizmete yönelik tasarlanmış alanların, barınma ve çalışma alanına dönüşümü olarak tanımlamak mümkündür. Kimi tasarımcılara göre Loft yapılar, genellikle beş ile on kat ve 200-1000 m2 arasında değişen alanlara sahip, klasik mimari detay ve yüksek tavanlı iç mekan özellikleri itibariyle 1900 lü yılların Rönesans’ının konut özelliklerini yansıtan barınma mekanlarıdır. İlk olarak 50’li yıllarda ilk olarak ortaya çıkan Loft kavramı 70’lerde orta gelir grubuna ve diğer potansiyel yerleşimcilere zamanla hitap etmiş ve daha geniş kitlelerin ilgisini çekmiştir. Söz konusu kavram ve uygulamaları, aynı zamanda örneğin  İngiltere’ de Londra’nın işçi mahallelerindeki işçi hanelerinin orta ve üst sınıf tarafından satın alındığı ve şık, lüks yüksek düzeyli konfor barındı- ran konutlara, dolayısıyla bölgenin sosyal karakterinin de değiştirildiği, bir bakıma genel anlamda eski, köhnemiş kent merkezinin yatırım için cazip hale getirildiği ve 1964 yılı itibariyle “gentrification” – soylulaştırma paradigması ile açıklanan, önemli bir kentsel dönüşüm hareketinin parçasını teşkil etmektedir. 

Kent merkezlerinde konumlandırılmış, değişen ekonomik, ticari dinamikler bağlamında değer kaybeden üretim bölgeleri içindeki erken endüstriyel dönem işçi konutları ve dönemin ağı sanayi sektörüne ait, işlevsiz kalmış depo ve fabrika alanları, özellikle su kentlerinin liman bölgelerinde yer alan küçük üretim atölyeleri ve depo olarak inşa edilmiş endüstriyel yapılar, liman işletmeleri,  20. yüzyılın ortalarından itibaren, bir takım sosyoekonomik nedenlerle barınacak, çalışacak ve yaşayacak yer ihtiyacında olan, ucuz ve fonksiyonel yaşam alanı arayan düşük kazançlı sanatçılar, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda ötekiler tarafından, konut sorununa alternatif bir çözüm olarak yeniden değerlendirilmiştir. 

Loft kavramını benimsemiş kullanıcıların depo ve atölye alanlarını ideal bulmalarının bir diğer nedeni de binaların mevcut yapısının sanatçıların ihtiyaç duyduğu her şeyi sunma özelliğidir. Bu özellikler, yaşayacak, çalışacak ve işlerini sergileyecek, bol miktarda engelsiz geniş alan ve doğal ışıktır. Yapısal dayanıklılık kapasitesi ve standart olarak üç buçuk metre yüksekliğindeki tavanlar sanatçıların büyük sanat eserleri yaratabilmesine olanak tanıyor ve ayrıca büyük ölçekli deneyleri mümkün kılıyordu. Depoda yaşamak kiracıya tamamen bireysel bir alan imkânı sağlamış ve bu alanlarda bir evin neye benzemesi gerektiği konusunda daha önceden belirlenmiş bir tarz ya da bütünlüğe dair sosyal bir fikir ortaya konmamıştır. Ancak genel anlamda, iç mekanlarda çok fazla mobilya olmamasının ya da rahat yaşama konusuna çok fazla aldırış edilmemesinin bir nedeni de bu gizlilik ihtiyacı olmuştur. Kullanılan alanlarda sadece çalışmak ve uyumak için gerekli olan şeyler yer almıştır. 

 Dolayısıyla bu binalarda geçici bir hava hâkimdir. Yapı, sabit duvarların ya da bölmelerin olmadığı açık bir alan ve serbest plan anlayışına sahip olduğu için, sürekli değişebilme kapasitesine sahip olmuştur. 

Endüstriyel mimari kimliğin büyük ölçüde korunduğu bu “loft” alanlarını tanımlayan tek şey, kullanım fonksiyonudur. Loft mekanlarda serbest plan anlayışı Soho’da depo ve atölye alanlarının yeniden kullanımı aynı zamanda insanları kente geri getirerek kentin yenilenmesinde dahili bir rol oynamıştır. Sanatçılar bu anlamda yeni bir trend oluşturarak endüstriyel loft mekanda yaşamanın “modaya uygun ve havalı” bir şey olarak nitelendirilmesine yardım etmişler ve bu yaşam tarzına özenen başka kişiler de kısa süre sonra onların peşinden gitmişlerdir.


Yapısal olarak dört temel endüstriyel karakteristik öğeyi (yüksek tavan, serbest plan, çıplak strüktür ve geniş pencereler) bir arada barındıran loft konutlarda, donatı elemanlarının işlevsel olarak gruplandırılması ve yerleştirilmesi suretiyle mekân ve mekânlar arası geçişler ve farklı işlevlerin görsel olarak birbirinden ayrılması sağlanmaktadır. 

Loft mekanlarda oturma, yatma, çalışma, mutfak ve banyo alanları tek bir mekân içinde yer almaktadır. Banyo ve hizmet alanları özel alan olmaları nedeniyle bölücü elemanlarla mekândan ayrı tutulmakta, fakat mutfak yaşama mekânının bir öğesi olarak ele alınmaktadır. Loft yapılar genellikle 150 ile 900 metrekare arasında değişen alanlara sahiptir ve tavan yükseklikleri 3,5 - 5 metre kadardır. Bu bağlamda loftlar büyük sanat yapıtlarını sergilemek, endüstriyel soba ve buzdolaplarını kullanmak, yenilik yaratmak veya dekor deneyimleri yapmak isteyen kullanıcılar için uygun ölçütlere ve mekânsal özelliklere sahiptir. Genellikle ahşap ve çelik karkas kagir konstrüksiyon loft yapılar içerisinde genellikle açıkta bulunan ya da bırakılmış taşıyıcı sistem, kolon ve kirişler, ayrıca havalandırma ve tesisat boruları, mekanın dönüşüm öncesi endüstriyel geçmişinden izleri içerir. 

Tasarlanmış loft mekânların özgün özelliği olan bu görünüş ‘çıplak strüktür’ olarak ifade edilmektedir. Yine loft mekânların üretim geçmişinden ileri gelen ‘geniş pencereleri’, güneş ışığının içeri girmesini kolaylaştırarak iç mekânın aydınlık olmasını sağlamaktadır. Günümüzde loft yapılar oluşum, kullanım ve yapısal özellikleri ya da ölçütleri bakımından birbirlerinden farklılaşmaktadırlar. Kullanım ölçütleri bakımından tipolojik bir irdeleme yapıldığında, fonksiyonunu yitirmiş imalathane, fabrika, depo yani kullanılmayan üretim ve endüstri yapılarından dönüştürülerek fonksiyonelleştiren birinci grup loftlar ve günümüzde kullanıcı istek ve talepleri doğrultusunda loft mimari ölçütleri taklit edilerek tasarlanan ikinci grup loftlar olarak iki ayrı bölümde incelenebilir. Bu bağlamda, özellikle ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde yer alan loft konut örnekleri, hacimsel, yapısal, iç mekân özellikleri, mekân ölçütleri ve mekânsal örgütlenme şekli; mobilya ve donatı elemanları, varyatif plan organizasyonları açısından tipolojik bir değerlendirmeye tabi tutulabilir. Oluşum özellikleri bakımından irdelendiğinde, ‘doğal loft’,‘gerçek loft’ ve ‘ara loft’ olarak adlandırılan loftlar, ‘endüstri yapılarından dönüştürülerek yeniden işlevlendirilen birinci grup loft konutları olarak nitelendirilebilir. Doğal loft konut anlayışı, söz konusu endüstriyel yapıların ilk kullanıcıları olan düşük gelirli sanatçılar tarafından, endüstriyel ve ticari işlevlerinin sonlanması ile, bir süre serbest plan anlayışı dâhilinde yaşama ve çalışma alanı olarak değerlendirilmesi ile oluşmuştur. Doğal loftlar, büyük mekânsal hacim ve yüksek tavanlara sahiptir. Bölüntüsüz tek alanda, yapı strüktürü açıkta bırakılmış ve geniş pencereler kullanılmıştır. Doğal loft mekanlar, maddi yetersizlik ya da yasal kısıtlamalardan dolayı onarım ve yenileme görmemiş ve konutsal yaşam koşulları için gerekli konforu yeterince sağlayamayan ortamlardır. 

Gerçek loft olarak adlandırılan mekanlar, çağdaş kent konut kültürü bağlamında barınma konforunun esas alınarak örgütlendiği, serbest plan anlayışının hakim olduğu, panel, sabit ya da hareketli bölücü eleman ve konut mobilyaları ile ıslak ve kuru hacimlerin birbirinden organize bir şekilde ayrıldığı süreklilik içeren mekanlardır. Barselona’da Flex House ve deri atölyesinin dönüşümü sonrası Brüksel’de Sources in Light loft konutları her iki loft grubunun özellikli örnekleri olarak düşünülebilir.  Ara loftlarda , loft mekânların dört temel endüstriyel karakteristik öğesi olan ‘yüksek tavan, serbest plan ve geniş pencereler’ vurgulanmış, fakat loft mekânın endüstriyel karakterine gönderme yapan ‘çıplak strüktürün’ göz ardı edilebilmesiyle endüstriyel mekân anlayışı zedelenmiş ya da büyük ölçüde yok edilmiştir. Kullanıcı tercih ve ihtiyaçları, mekânın fonksiyonu doğrultusunda şekillenen gerçek loftlar gibi ara loftlar da, farklı mekân organizasyonları, renk ve dokular, donatılar, tefriş elemanları ile birçok tasarım örüntüsüne sahiptir.

Kullanım ölçütleri bakımından loft mekânlar ‘konut loft’, ‘konut- atölye loft’ ve ‘ticari- kamusal loft’ olarak sınıflandırılabilir. Yapısal özellikleri bakımından loft türleri ‘loft ev’, ‘loft apartman’ ve ‘çatı loft’ olarak irdelenebilir. Bu bağlamda, ‘loft evler’, loft yapıların tipolojik özellikleri göz önünde bulundurularak tasarlanmış müstakil evlerdir. Oluşum ölçütlerine göre, loft kavramı benimsenerek tasarlanmış olup sahte loft veya yeni loft özellikleri ile uyumludurlar. Bu yapılar dönüştürülmüş bir endüstriyel yapıda yer almayan, sonradan uygulanmış, gerçek loftlarda bulunan endüstriyel karakterin ve mimari ölçütlerin taklit edilmesiyle yeni düzenlenmiş ve tasarlanmış betonarme yapılardır.

‘Loft apartmanlar’ birden fazla kata sahip ve her katında bir veya birkaç daire bulunduran yapılardır. Loft kavramı benimsenerek yeni tasarlanan veya geniş hacimli ve büyük metrekarelere sahip çok katlı bir endüstriyel yapının bölünerek daha küçük ölçekli birimlere dönüştürülmesi ile oluşmaktadırlar. Tipolojik özellikler bağlamında Loft yapıların temel ölçütleri ile örtüşürler. Loft apartmanlar, birden fazla mekân tipolojisine sahip olabilmektedir; mekân büyüklükleri, asma katlı veya tek katlı birimlere sahip olmaları bunlardan bazılarıdır. ‘Çatı Loftlar’ yüksek bir yapının en üst katında yer almaktadırlar. Yapıda yer alan diğer birimlerden tipolojik özellikleri ile ayrılmaktadırlar. Özel bir giriş, ayrı bir asansör, yüksek tavanlar, mahremiyet bunlardan bazılarıdır. Lüks hayata özgü, pahalı yerleşim alanları olarak günümüzde karşılığını bulmuştur.

 Loft mimarisi esasen 1970'li yıllarda New York'ta dönemin sanatçıları sayesinde ortaya çıkmış. New York'taki sanayi bölgelerindeki büyük binaların başka bölgelere taşınmaya başlamasıyla boşta kalan bu geniş, sanayi ve endüstri yapılarına yerleşen ressam, heykeltıraş ve diğer sanatçılar buraları hem atölye hem de konut olarak kullanmaya başladılar. Hem geniş bir alan olması hem de ucuz olması dolayısıyla kullanılan bu yerlerin iç mimarisi de zamanla şekillenmeye başladı ve bugünün loft mimarisi anlayışına kadar genişledi. Bugün loft, yüksek tavanlı, geniş ve açık mimariler anlamına geliyor. Bu tür mimarilerin dekorasyonu da oldukça önemli tabii çünkü aslında mekân genişledikçe, onun içini şık ve estetik bir şekilde doldurmak da bir o kadar zorlaşır.


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN