HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Murat Yılmazer

“ Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.”

Magazinizmir

M.Kemal ATATÜRK

Mustafa KEMAL ATATÜRK…

Türk Ulusunun yeniden dirilişinin Mimarı,

Yoktan Varoluşun Mimarı,

Kültürün, yeni bakışın mimarı…

Bu ay için en yakışan konu bu idi sanırım, her ne kadar ülkenin genel durumu çok da iç açıcı görünmese de Kasım ayının hüznünü bir nebze de olsa kırmak adına gaziyi anmak ziyadesi ile birleştirici kapsayıcı ve umutları yeşertmek adına bizlere farklı bir duygu seviyesine yükseltecektir düşüncesindeyim.

Atatürk’ ün düşüncelerini özellikle mimarlık ve sanata dair, sizler ile burada paylaşmak benim için onur ve gurur vesilesi olsa da bir o kadar da buruk ve hüzünlü,

Bir bozkır kasabası genç Türkiye Cumhuriyeti’nin düşün yapısının aydınlığı ve ışığıyla yeniden yapılanacaktır. İlk olarak 1924 yılında Alman uzman Haussler ve Macar uzman eski Ankara ve Yenişehir planını yapar. İç İşleri Bakanlığı, İmar Müdürlüğü kuruluşu aşamasında düzenlenen yarışmayı, Hermann Jansen’ın 10 yıllık imar programı kazanır ve uygulama başlar. Cumhuriyet yönetimi, sosyal, ekonomi, eğitim, kültür ve devlet idaresinde geliştirdiği yeniliklere uygun okul hastane, banka, bakanlık, sosyal ve kültürel yapılar ve konutlara gereksinim duymaktadır. Cumhuriyetin ilk yapılarının inşasını Mimar Vedat, Mimar Kemalettin, İtalyan asıllı Giulio Mongeri ve Arif Hikmet Koyunoğlu üstlenir. Yeni başkent Ankara’da, o zamanki ticaret merkezi olan Ulus ve Anafartalar bölgesi, Devletin mali mekanizmasına yardımcı bankalara ayrılır. Ziraat Bankası, Osmanlı Bankası, İş Bankası ve Tekel Baş Müdürlüğü binaları Mimar Mongeri tarafından kurulur. Batının neo-klasik etkilerini 1. Milli Mimarlık akımı üslubuyla birleştiren simetrik kitleli bu yapılar cephe dekorasyonlarında toplanan bezemelerinin yoğunluğu ve çeşitliliği ile göze çarparlar. Cephelerde; Selçuklu ve Osmanlı’ların değişik formlu kemerleri yeni düzenler içinde bütünleşirler. Hareketli cephelerde girişler özgün bir yer tutar. Mermer sütunlar, çini panolar, madeni bezemeler girişleri belirgin kılar. Çoğun birkaç basamakla yükseltilirler ve hemen üstlerinde dışa açılan küçük balkonlarla taçlandırılırlar. Bazen girişi, çoğu zaman da köşeleri kulesel görünümlere ulaştıran kubbeli sonlar, anıtsal tasarımları vurgular. Osmanlı taç kapılarının tepeliği çatıdan yükselerek anıtsallığı güçlendirir. Geniş saçaklara mukarnaslı şeritlerle geçilir. Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra, Genç Türkiye Cumhuriyetinin imar programında, Mimar Vedat Bey’de görev alacaktır. Atatürk’ün emri ile Ankara’ya gelen Vedat Bey ilk iş olarak Çankaya Gazi Köşkünü düzenleyecektir. Vedat Bey’in 1924 yılında inşa ettiği Eski Halk Fırkası Mahfili 1960 yılına kadar Büyük Millet Meclisi Binası olarak hizmet verecektir. Ulus’ta, İstasyon Caddesinde Sayıştay binasının güneyinde yapılan bina bodrum üzerine iki kat olarak inşa edilir. Meclis Salonu olarak kullanılan toplantı salonu, iki kat boyunca yükselirken çevresi odalarla sarılır. Yapıyı çevreleyen büyük bahçe, bir kaynaktan çıkan suların çavlanlarıyla dolan dikdörtgen formlu havuzuyla, peyzaj mimarisini de kazandırır yapıya. Cumhuriyetin ilk yapılarını gerçekleştiren Mimar Vedat, Selçuklu yapılarından başlayarak, geleneksel mimari sanatımızın özelliklerini taşıyan bir mimari stile ulaşmayı amaçlar. Bunun içinde gördüğü eski yapıların mimari elemanlarını ve bezeme özelliklerini eskizler halinde çizerek belgeler. Yapılarında bu çizimlerden önemli ölçüde yararlanır.

Atatürk’ün güzel sanatlara ilgisi ve verdiği önem, sözleri dışında uyguladığı kültür ve sanat politikalarıyla da izlenebilir. Atatürk, çocukluğundan itibaren sanata ilgi duyan ve sanatın bazı dallarıyla çok yakından ilgilenen, sanatı seven, sanatçılara değer veren ve destekleyen bir devlet adamıdır. Mustafa Kemal, içinde yetiştiği Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş nedenleri arasında kültürel etmenlerin de önemli bir rol oynadığını görmüştür. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde, en önemli sorunun, bilim, sanat ve teknoloji alanlarındaki gerekli insan gücünün sağlanması olduğu gerekliliğinin farkındadır ve bunun aşılması inancındadır. En çok üzerinde düşünüp araştırma yaptığı dönemin başında 1789 Fransız Devrimi vardır. Fransız Devrimi sosyal hayattan dine bakışa; çağdaş cumhuriyetlere yönelik bir baskı açısının temelini oluşturan siyası bir yapılanmadan, bireysel özgürlüklerin ön plana taşındığı yeni bir hukuk anlayışına kadar, aydınların ve halkın el ele vererek yeni toplum ve devlet anlayışını geliştiren bir büyük itici güç olarak Dünya’ya taze bir model sunmuştur. Atatürk sanatı; “ haksızlıklara, yanlışlara, vb. olumsuzluklara karşı çıkmanın bir aracı ”, sanatçıyı da; “her insandan önce hisseden, düşünen, yargılayıp doğru kararı verebilen ve bunu sanatı ile anlatan kişi” olarak değerlendirmiş, aynı zamanda sanatı, “insanlara yüksek duygu ve düşünce ufkunu kazandıran eylemler bütünü”, sanatçıyı da, “yüksek duygu ve düşünce ufku yetisini kazanmış, bunu yaşantısına katarak, aynı yetilere sahip olmayanlara aktarabilen kişi ” olarak tanımlamıştır. Atatürk, sanatın medeniyet alanındaki gücünü, sanatçıların sahip olabileceği bir duyarlılıkla hissetmiş ve bundan dolayı sanatı, “medeni uluslar yanında yer alabilmenin bir aracı”, sanatçıyı da “kendinde ve milletinde var olan yüksek insanlık vasıflarını sanatı aracılığıyla tanıtan kişi” diyerek yüceltmiş; sanatı, “estetiğin ve güzelliğin bileşiminden oluşan kuralların tümü”, sanatçıyı da “estetik ve güzellikleri diğer insanlara sunan kişi”, biçiminde nitelendirmiştir.

Kültür ve sanat alanındaki temel düşüncesi, yüksek düzeydeki zengin Türk kültürünü ve sanatını herkese ispat etmek amacıyla kültür ve sanat adamlarını her zaman korumuş, kollamış ve onların çalışmasına destek olmuştur. Sanat ve kültür adamlarını yetiştirecek kurumlar açmış, bu maksatla yurtdışına eleman göndermiştir. Ona göre güzel sanatlarda başarı, bütün inkılâpların başarıldığına dair bir kanıttır. Atatürk; “Güzel sanatlarda başarı, bütün inkılapların başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarılı olamayan milletlere ne yazıktır. Onlar, bütün başarılara rağmen medeniyet alanında yüksek insanlık vasfıyla tanınmaktan daima yoksun kalacaklardır.” 7 diyerek, güzel sanatlarda başarılı olmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu belirtmiştir. Yine mecliste, “Efendiler hepiniz mebus olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız.” sözleriyle onları onurlandırmıştır.

Batı anlayışlı resim eğitimi Osmanlılara ancak 18. yüzyıl sonlarında gelmiştir. Güzel sanatlarla ilgili ilk yüksek seviyeli okul ancak 1883’de Sanayi-i Nefise Mektebi adıyla açıldı. Cumhuriyet döneminde, 1926’da açılan Gazi Eğitim Enstitüsü’nde bir resim bölümü faaliyete geçirildi.1927 Sanayi-i Nefise Mektebi, Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürüldü. Resim öğrenimi için Avrupa’ya öğrenci gönderildiği gibi yabancı hocalardan da yararlanıldı. Ressamların resimlerini sergileyebilmeleri için Resim ve Heykel Müzesi açıldı. Devlet daireleri Atatürk resimleri ile süslendi. Resim yarışmaları düzenlendi. Devlet binalarına sanat eserleri konulmaya başlandı.

Atatürk dil ve tarih kadar güzel sanatlara ve mimariye de yeni toplumun kurulmasında belirleyici bir rol atfediyordu. Cumhuriyet’in bu ilk yıllarında Ankara dışındaki kentlerde önemli anıtsal yapılar yapılmamıştır. Öncelik Ankara’ya verilmiş, Ankara’da yeni Cumhuriyet’in kentsel bir simgesi yaratılmaya çalışılmıştır. 

Ankara’nın önemli resmi yapıları dünya çapında bir mimar olan Clemens Holzmeister’e emanet edilmiştir. Bu mimar tarafından yapılan binalarda, Atatürk’ün bilinçli tercihi ve yönlendirmesiyle, hem Avrupa mimarisinin özellikleri hem de yerel kültürel ve mimari motifler içi içe kullanılmıştır. Binalar Ankara’nın coğrafi ve iklim koşullarına göre tasarlanmış ve cephe duvarlarında kullanılan koyu pembe renkli Ankara taşı ile modernlik ve gelenek ile evrensellik ve yerellik birleştirilmeye çalışılmıştı. 

Clemens Holzmeister (1886-1983) Bakanlık yapılarının önemli bir kısmını, Yargıtay, Genel Kurmay, Harp Okulu, Orduevi binalarını, Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkünü ve daha birçok resmi binayı projelendirdi. 1938’de açılan yarışmayı kazanarak bugünkü TBMM projelerini hazırladı. Ama bu proje ekonomik zorluklar ve savaş koşulları nedeniyle ancak 1960 yılında bitirilebildi.

Yine ünlü mimar Bruno Taut, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’ni, Ernst Egli Musiki Muallim Mektebi  (Devlet Konservatuarı) ve İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nü;  Mimar Martin Elsaesser Ulus’taki tarihi Sümerbank binasını inşa etmiştir. Guilio Mongeri ise Ankara’ya Ziraat Bankası’nı kazandırmıştır. 

İlk dönemler mimari alanında yetişkin eleman sıkıntısı nedeniyle daha çok yabancı mimarlara inşa ettirilen kent Cumhuriyet’in ilk mimar kuşağının yetişmesiyle birlikte yavaş yavaş bu mimarların ellerine teslim edilmeye başlandı. 1930’lı yılların sonunda ülkedeki Türk mimar sayısı yalnızca 150’den ibaretti. Daha sonra Kurulan Güzel Sanatlar Akademisi, yerli mimarlarımızı yetiştirmeye başlamıştır. 

İşte kıssadan hisse diye tabir edebileceğimiz Atatürk ün konuya bakış açısı ve yapılanlar,

Tasarımla Kalın…


 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN