HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Ferah Uzundurukan

TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜ SEVİYORUZ

Magazinizmir

Son yıllarda her duruma, kişilere ve olaylara, her söze tahammül sınırımız ne kadar azaldı farkında mısınız? 

Bu duruma bir sürü neden sayabiliriz. Zorlaşan hayat şartları, gelecek kaygısı, nedensiz mutsuzluklar, hırslarımız, insanların birbirine olan güven duygusunun azalması, sevgiye, iyiliğe eskisi gibi inanmamak, ilişkilerden korkmak, beklentiye girmek ve elimizi taşın altına sokacak cesareti bulamamak gibi binlerce neden sıralayabiliriz her geçen gün düşüş gösteren tahammül düzeyimize....

Tüm bu sıraladıklarımız bizleri hayata karşı dirençsiz kılıyor olsa da biz yeni çağın insanları olarak acaba gerçekten bir şeylere katlanabilmeyi istiyor muyuz, çabalıyor muyuz? Hakikaten birileri için bir şeyler yapmayı deniyor muyuz? Sürekli kendimizi anlatırken bir nefes alıp “Acaba karşımdakinin de bana söylemek istediği var mı?” diyor muyuz? Birilerinin yüzüne küçük bir tebessüm oturtmak için minik bir hediye veriyor muyuz? Saçının rengini değiştiren bir arkadaşımıza iltifat edip gününü güzelleştirmeyi mi tercih ediyoruz yoksa o değişikliği görmezden mi geliyoruz? 

 

 

 

Ben şöyle düşünüyorum. Yukarıda saydığım pek çok şeyi yapmıyoruz! Karşımızdakinin yanlışlarıyla ilgilenmeyi daha cazip buluyoruz. 

 

Son yıllarda insanlar arasında gelişen iletişimsizliği, tahammülsüzlüğü, yalnızlığı ve egoistligi bilerek isteyerek bizler gönüllü tercih ediyoruz ve hayatın getirdiği diğer tüm tetikleyicileri de kılıf olarak sarıyoruz. 

 

Hepimiz eski yıllara özlem duyuyoruz o yıllardaki her şeye...

Arkadaşlıklara,  komşuluklara,  paylaşımlara....”Nerede o güzel günler” diyoruz özlüyoruz fakat sadece özlüyoruz o kadar.  Kısacası arkadaşlar kabul edelim ki hepimiz yeni çağa, hızlı hayata, teknolojiye ne kadar veryansın etsek bile bir şekilde dönen bu çarkın bir dişlisi de olmuş durumdayız. Yaşam bizi buna mecbur kılsa da hiç şikayet etmeyelim bizler de memnunuz hallerimizden...

 

Bir yerde bir söz okumuştum çok hoşuma gitmişti: “Herkes herkesten muzdarip, kimsenin kimseye tahammülü yok. Herkes kimsesiz.” Aslında içinde bulunduğumuz son durum tam olarak da böyle. 

 

Yani diyorum ki her türlü teknolojik aletlerle donattığımız evlerimizde yalnız oturmaktan, bir bardak çayı tek başına içmekten, kimsenin kapısını çalmamaktan muzdarip değiliz! 

İnsanları bazen tolere etmek de gerekebilir öyle değil mi? 

 

Karşımızdaki zaman zaman bizi kırabilir; her şeye rağmen kimi zaman anlamak gerekmez mi, belki o öfke bize değil deyip o krediyi sevdiklerimize açmak ne kaybettirir? Gemileri yakmak kolay... “Kimse için kendimi üzmeyeceğim, giden gitsin kırılan kırılsın” gibi bir mantığa girmek kaçış yolu.  Ve bizler bunu yapıyoruz.

 

Bu duygusuzluğumuza, çabasızlığımıza mazeret olarak da “hayatın zorlukları bizi bu hale getirdi tahammülüm kalmadı artık hiçbir şeye” diyoruz. 

 

Sözün kısası...Bakın Mevlana ne demiş:

Tahammül ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder.

 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN