HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Halil Kaya

İzmİr Körfezi'nden Akabe Körfezİ'ne

Magazinizmir

Amİn maalouf'un ülkesİnde "nargİle" tadında bİr gezİ! Lübnan

Lübnan demek Amin Maalouf demek, Fairuz demek, dağlarında çokça yetiştirdiği ve bayrağına aldığı sedir ağacı demek, hamra  caddesi demek, felafel  demek, taze meyve suları içmek demek . Ama en çok da yıllarca bitmek bilmeyen savaşlara, acılara, ölümlere sahne olmuş, Lübnan demek Paris demek, Beyrut demek.

Lübnan’a doğru yaklaştığımızda benim ilk fark ettiğim şey bitki örtüsünün sarıdan yeşile dönmesiydi. Gerçekten Lübnan diğer gördüğüm Arap ülkelerine göre oldukça yeşil bir ülke.

Lübnan gümrüğüne girdiğimizde %70’ini Müslüman Arapların oluşturduğu bir Ortadoğu ülkesi olmakla beraber farklı bir dünyaya adım attığımızı, otelimizin bulunduğu Hamra caddesine girdiğimizde de bu ülkeyi görmekteki ısrarımızın ne kadar yerinde olduğunu anladık. 

İstanbul gibi yüzünü batıya dönmüş ama her hücresiyle oryantal bir şehir düşünün... Tarih boyu kan ve gözyaşları eksik olmamış... Tekrar tekrar, yasama sevinciyle 

Hadİ beraber gezelİm...

İç Savaş yıllarının modern Beyrut'a bıraktığı izlerin peşinde. Kurşun izli Martir Meydanı'nda şimdi sanat galerisi olan bombalanmış sinema binası... 

yeniden kolları sıvamış, yeniden kendini var etmeye çalışmış bir yer burası çöldeki vaha gibi. 

Gece hayatıyla ünlü Gemmayzeh'de,  gündüz gözüyle, delinmiş kepenkler ve yaralı taş evler... Savaşta parçalanmış askeri bir karargâhken, küllerinden doğan Beyrut Ulusal Müzesi ve Fransız gazetesi L'Orient Express'in, basın müzesi yapılacak yıkık binası ile bugünden düne, Beyrut'un yakın tarihiyle buluşturuyor.

Nejmet Caddesinden başlayıp, Maronite Kilisesini takiben Palace De’Etoile’e yürüyebilir, ardından tekrar caddeye açılıp Grand Serail (Millet Meclisi ve aynı zamanda Başbakanlık konutu) ve altında yer alan Roma Hamamının kalıntılarını görebilirsiniz. Beyrut’ta gireceğiniz her sokakta karşınıza sizi şaşırtacak kadar güzel bir bina veya yıkık dökük bir virane çıkarabilir.

Ortadoğu’nun en önemli ülkelerinden biri olma yolunda ilerleyen, savaş yorgunu ama emeğin ve azmin zaferi Lübnan kaynağını tahmin etmenin güç olmadığı, kişi başına düşen 4 bin 500 dolarlık milli geliri ve içinde barındırdığı tezatları ile tek tbaşına bir çok hayatı ifade etmeye kaldığı yerden devam ediyor.

Beyrut… 15 yıl süren sıcak savaşın ardından 24 yılda yaralarını sarmayı başarmış bir uçurumlar ve muammalar şehri. Kalaşnikoflu, sarı bayraklarla donanmış Hizbullah mahalleleri, 2 cadde ötesinde mevzilenen yeşil bayraklı Hareket-El Amar ya da onun 500 mt. Berisinde Dünya’nın en pahalı ve şık caddelerinden olan Versace’si, DKNY’si, Cartier’si ile muhteşem Solidere, Hamra, Ashrafieh, Nejmet.

Hizbullah mahallelerinden son hızla geçen Porsche’leri, Dünya’nın en lüks yatlarının ve otellerinin sıralandığı El Corniche sahilinde jogging yapan bir çok lübnanlı, biraz içeride binlerce Filistinlinin yokluk içinde yaşadığı Şatila ve Sabra kampları ve gece Intercontinental Otelinin önünde Casino’ya giden müşterilerine kapı açmak üzere hazırolda bekleyen 25 kominin yarattığı müthiş bir tezat Beyrut.

Belki de tüm Lübnan’da tamamı harap olmuş tek bölge downtown. Kimi tamamen yıkılmış, yıkılmamış olanlarda da derman kalmamış, gövdesindeki kocaman delikleriyle sırasını bekleyen, bir tarihe tanıklık etmiş saray yavrusu evler. Biraz üzülüyoruz bir parça su ve bir karış toprak  için 200 bin kan döküldüğünü aklımıza gelince. 

Beyrut sahile kurulu kuzeyden güneye uzanan dağlara sırtını vermiş, deniz boyunca uzanan yollarında çokça palmiye ve hurma ağaçları olan İzmir’den bize çok da yabancı gelmeyen bir şehir.Sırada şehir merkezi var.

Yıldızlar caddesi, Solidere Meydanı ve saat kulesi ziyaretlerinde kentin yeniden eski görkemli günlerine ulaşma çabasına şahit oluyorsunuz. Yer yer yeni binalar ve geniş çarşılar yapılmakta.

Bu arada 2005 yılında uğradığı suikast sonrası korumaları ile birlikte ölen eski Lübnan Başbakanı Refik 

Hariri’nin mezarının bulunduğu alanda bulunan Osmanlı mimarisi tarzında yapılan bu muhteşem camiyi ziyaret ediyoruz. Gördüğüm ve gittiğim Arap ülkeleri içindeki en temiz cami olan bu camiye girdiğinizde etrafı yasemin kokuları sarıyor. Geceyi bir Lübnan barında noktalıyoruz. Saatlerimiz gece yarısı ikiyi gösteriyordu.
Ertesi sabah yine erkenden kalkıp sahilde yer alan denizin ortasında bulunan ve Beyrut’un simgesi olan kayalıkları görüp ki bu kayalıklara burada -intihar kayalıkları (bay rock) veya güvercin kayalıkları- da diyorlarmış uzaktan Etrafta bol miktarda olan Lübnan’ın simgesi olan sedir ağaçları eşlik ediyor yolculuğumuza.
Lübnan’a dair;- Bayrağında ağaç olan iki ülkeden biri, diğeri ise Kanada. Bayrağında şekerakçaağacı yaprağı var.

- Ortadoğu’nun en büyük kumarhanesi Beyrut’da.- Ülkede 100’ün üzerinde siyasi parti ve televizyon kanalı mevcut.

- Beyrut’da 100’ün üzerinde 5 yıldızlı otel var.- Televizyon kanallarında bolca miktarda Türk dizleri mevcut ve bizden çok daha popülerler, ben gözlerimle gördüm ve şahit olduk. Özellikle Kıvanç Tatlıtuğ çok seviliyor.

- Etrafta çokça Türk ya da Türk asıllı kişilerle karşılaşabilirisiniz sakın şaşırmayın. Bu bazen satıcı bazen taksi şoförü bazen de asker olabiliyor.- Oldukça pahalı bir ülke, - Dünya modasının tüm ürün ve mağazalarını görebilirsiniz sakın şaşırmayın,- Lübnanlı eğlenceye düşkündür. Yarın ölecekmiş gibi eğlenir,- Lübnanlı kendini Arap değil Fenikeli zanneder,- 100 ile 150 bin arasında Ermeni nüfusu vardır ve oldukça etkindirler,- Asala Beyrut’da kurulmuştur,

Yapın dediklerimiz;

- Solidere’de bir cafede oturup bir şeyler için,- İntihar kayalıklarına nazır bir yerlerde oturup Akdeniz’e karşı bir şeyler yiyin ya da için,- Lübnan mezelerini ihmal etmeyin,- Lübnan’a özgü bir şey aramayın bulamazsınız, ya da biz görmedik.
 

 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN