HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

A. Filiz Gökdemir Özarslan

ATATÜRK’Ü AĞLATAN ŞARKI

Magazinizmir

                  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmak sayfalara sığmaz bildiğiniz üzere. Her yönüyle örnek aldığımız ve izinden gittiğimiz Ata’mız dünya ülkelerinin de örnek aldığı büyük liderdir. Ben bugün Atatürk’ün ülkemiz için kazandığı zaferleri anlatmayacağım. Her Türk genci ve vatandaşı tarihimizi ve bugüne nasıl geldiğimizi ismi gibi biliyordur diye düşünüyorum.

                  Atatürk sanata ve sanatçılara çok değer verirdi. Bugün Ata’mızın duygusal, naif yönüne değineceğim sizlere. Ayrıca daha önce yapmış olduğum radyo programımda da bahsetmiştim bu hazin hikâyeye.

                  Atatürk’ü gönülden seven kadın Fikriye Hanım’dır. Çok genç̧ yaşta acı bir ölümle hayata gözlerini yummuştur. Bu Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından çok trajik bir aşk öyküsüdür. Yıllar sonra Atatürk onu düşünürken şöyle diyecektir: “Beni iki kadın çok sevdi, biri yalnız ben olduğum için (o Fikriye’dir), öteki de mevkiim için (o da Latife Hanım’dır).”

                  Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Fikriye Hanım için yazdığı şiiri:

                  "İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,

                   Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den.

                  Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,

                  Ümmid-i aşkım saracak seni, cefakâr teninden."

                 

                  Latîfe Uşakî Hanım ya da nüfus kayıtlarına göre Latife Uşaklı, 17 Haziran 1898 yılında İzmir’de doğdu. 29 Ocak 1923-5 Ağustos 1925 tarihleri arasında iki buçuk yıl Mustafa Kemal Atatürk ile evli kaldı. Hâlit Ziyâ Uşaklıgil ile kuzendir.

                  Paris'te Sorbonne Üniversitesi’nde siyaset ve hukuk eğitimi aldı, Londra'da dil öğrenimi gördü. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve Almanca biliyordu. Sakarya Meydan Muharebesi'nin kazanılması üzerine, üçüncü sınıfta üniversite eğitimini yarıda bırakarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve ordusunu karşılamaya İzmir'e döndü.

                  Köşkte babaannesiyle birlikte kalan Latîfe Uşakî, 14 Eylül'den itibaren Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı Uşakîzâde Köşkünde ağırladı. Misafirliğin ardından Mustafa Kemal Atatürk ile Latîfe Hanım, 29 Ocak 1923 tarihinde evlendiler.

                  1925 yılının temmuz ayında bir akşam, Çankaya Köşkü’nde, Mustafa Kemal ve Latife Hanım’ın evliliğinin sonunu getiren, birçok kişinin de tanık olduğu büyük bir kavga yaşanmıştı.

                  “Latife Hanım, Ankara’dan ayrılıp İzmir’e, baba evine gitmiş, ancak, sakinleşip, yeniden düşününce, Ankara’ya dönme girişiminde bulunmuş ise de Mustafa Kemal, “Siz benden üç kere ayrılma talebinde bulundunuz zaten. Ben bu talebinizi yerine getiriyorum…” demiş ve İzmir’e boşanma mektubunu göndermişti.”

                  Biten evliliğin ardından acı çeken ve yalnızlık hisseden bir Mustafa Kemal vardı artık. Musikili akşam toplantılarında söylenen şarkılar onun hislerine tercüman oluyordu.

                  Ve Atatürk’ün manevi kızlarından olan, dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’in anılarından Atatürk’ün gözyaşları:

                  Yıl 1934… Çankaya Köşkü’nde bir akşam… Atatürk’ün sofrasının müdavimi konukları… Masanın önündeki saz heyeti, Atatürk’ün sevdiği şarkıları söylemekte… Sabiha Gökçen, o sıralar yirmi yaşlarında ve her zamanki gibi, Paşa Babasının yanı başında, sofrada… Atatürk’ün yakın arkadaşı Kılıç Ali ve Başyaver Salih Bozok da aralarında… Sohbet derin…Memleket meseleleri tartışılıyor… Atatürk çok neşeli…

                  O sırada, saz heyeti Selahattin Pınar’ın “Gel Gitme Kadın” şarkısını çalıp söylemeye başlar… Birden Atatürk durgunlaşır ve susup şarkıyı dinler… Paşanın ani hüznünü fark eden masadaki konuklar, kadehlerini, çatallarını usulca bırakıp, susar. Atatürk başını tabağa eğer, gözlerinden yaşlar süzülür ve göğsüne doğru akarak, gömleğini ıslatır. Bu onun, konukları yanında ilk ve son ağlayışıdır.

                  Salih Bozok, saz heyetine “kesin” anlamında işaret verir… Kılıç Ali de konuklara da aynı işareti yapar… Gökçen, gözleri dolu dolu, Atatürk’ün ağlayışını izlemektedir. Az sonra, saz susar ve çekilir, masadakiler sessizce kalkıp gider, Atatürk tek başına kalır… Bir sigara yakıp bahçeye çıkar, saatlerce yürür…

                  O gece, gözünü bile kırpmayan Gökçen, Atatürk’ün niçin ağladığını ve “Gel Gitme Kadın” şarkısının onu, neden bu kadar duygulandırdığını çok merak eder… “Yoksa bu büyük insan, kalp hazinesinde, çok geride kalmış, yılların küllendiremediği bir aşk masalı mı saklamaktadır…”

                  Gökçen ertesi sabah Atatürk’ün odasına gider ve çekinerek konuyu açar:

                  -Paşam, dün gece “Gel Gitme Kadın” şarkısı çalınırken çok müteessir oldunuz… Hatta, yanılmıyorsam, ağladınız da…” diyecek olur.

                  Atatürk, ondan bir sigara ister ve susar … Sonra Gökçen’i ve yaverlerini alarak, araba gezintisine çıkar… Saatler sonra ve ansızın, Gökçen’e dönerek, sabahki sorusunun cevabını, sırrını kendine saklayarak manevi kızına verir:

                  -Unutma ki, Mustafa Kemaller de insandır! … Onlar da bazen ağlamak ister!

                  Atatürk’ü bu kadar hüzünlendiren şarkının sözleri şöyledir:

                  Gel gitme kadın, ruhumu hicranına yakma,

                  İnlet beni, öldür beni, ağyare bırakma,

                  Karşında esirim, bana düşman gibi bakma.

                  İnlet beni, öldür beni, ağyare bırakma.

 

                  Gel, gel, gel… Gel gitme kadın

                  Ruhumu hicranına yakma, hicranına yakma

                  Karşında esirim, bana düşman gibi bakma!..

                  İnlet beni, öldür beni, ağyare bırakma.

 

                  Gel Gitme Kadın, bestesi Selâhattin Pınar ‘a, güftesi Celâdet Barbarosoğlu‘na ait olan; Kürdîli hicazkâr makamı, Curcuna usulündeki güzel bir eserdir.

 

                  Latife Uşşaki Hanım ayrılıklarının ardından: “Atatürk ile aramızda en ufak bir kırgınlık, anlaşmazlık yoktu, politik saiklerle mecburen ayrıldık. Benim büyük Atatürk’e karşı duyduğum ebedi sevgi ve saygı eskisinden daha ziyade olarak devam etmektedir, son nefesime kadar da böyle olacaktır.” demiştir.

                  Bir yazımın daha sonlarına geldim. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün duygusal yönüne yer vermek istedim bugün makalemde. Ruhu şad olsun, nurlarda uyusun inşallah. Çok şey borçluyuz, minnettarız Ata’mıza. Saygı ve rahmetle anıyoruz. Bir başka yazımla sizlerle olmak dileklerimle. Sevgiler, saygılar.

 

AYŞE FİLİZ GÖKDEMİR ÖZARSLAN

ADANA

Kaynak: Gel Gitme Kadın/OĞUZ AKAY

 

 

                 

                 

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN