HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

A. Filiz Gökdemir Özarslan

KAHVE KOKUSU VE AŞK

Magazinizmir

Dumanı üzerinde tüten, bol köpüklü acı kahvemle birlikte merhaba güzel insanlar. Öncelikle şöyle bakır cezvede, kısık ateşte ve tabi ki mangalın közünde pişen Türk kahvesi tercihimdir. Yine bir yazımla daha sizlerle buluşmanın keyfini yaşıyorum. Hepinize ayrı ayrı sevgiler, selamlar, saygılar.

Şimdi o güzel kahve kokusunun aromasını duyuyor gibisiniz eminim. Bence tarifi yok. Sanki insanı cezbediyor, sevgiliye çeker gibi kendine bağlıyor. Tiryaki misali denir ya hani adeta öyle. Yâr da öyle değil midir? Anlam veremeden âşık olunur ve kör düğüm ile tabiri caiz ise bağımlı gibi bağlanılır. 

Kahve birçok şiirimin dizelerine nakşetmiştir. KARŞI KIYIDA SEN şiirimde buyurunuz bir kıtada neler demişim birlikte bakalım mı? Güzel insanlar…

 

Gözlerimi ıslattı çiseleyen yağmur

Sakladı dökülen gözyaşlarımı

Bir kahve söyledim kendime

Kokusunda belki seni bulurum diye

 

Kahve kokusu nelere kadirmiş öyle değil mi? Şu an dinlediğim radyomda TRT Nağme’de çıkan eser ile öyle güzel geldi ki bir fincan kahve! Hemen arz edeyim bu güzel şarkıyı. Zeki Müren’den “Leyla bir özge candır * Kara gözlü ceylandır * Doyulmaz hüsn-ü andır * Kanılmaz bir içim su * Leyla Leyla –ah Leyla” … Benimle mırıldandığınıza eminim…

Bir fincan kahve deyip geçmeyelim. Bize birlikte yapılan sohbetleri hatırlatır, ailecek alınan kararlar belki onunla içilerek alınır. Kız isteme adetlerimizde de vardır, hadi gelin kızımızın elinden bir kahve içelim der tanışmaya gelen büyükler. Görücü usulü olduğu dönemlerde ve hala süren bir adettir ayrıca bu gelenek.  Önce birbirini süzerlermiş şöyle bir aileler. Fakat duruma göre, yani damat ve ailesi çok beğenilmediyse kahve tuzlu sunulurmuş gelin adayı tarafından. Damat kahveyi yudumladığı anda kızın kendisini beğenmediğini anlayıp bize müsaade diyerek ailesini toplar kalkarmış. Görücüye çıkan kız eğer şekerli yaparsa kahveyi “Seni ailem de ben de istiyoruz.” Demekmiş bu.  Bakınız kahvenin ne dilleri varmış meğer.

Yine çok duyduğumuz bir söz vardır. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” Derler.  Nedir peki bu hatır. Öyle dostluklar kuruyoruz ki hayatımızda kimisi ömür boyu sürüyor, kimisi kısa süreli oluyor istemeden bir de tabi ki sanal dostluklarda hayatımıza girdi. 

Çalışma hayatımda hem kamu hem de özel kurumlarda görev aldım. Özel sektörde iken müdürümüz ve aynı zamanda aile dostumuz, komşumuz kıymetli büyüğümün bir cümlesi hiçbir zaman aklımdan çıkmaz. Bulunduğunuz bir mekândan ayrılabilirsiniz, bu iş ortamı olur, taşınmak olur. Fakat güzel izlenimler bırakın ardınızda. Geri o mekâna dönüp geldiğinizde ise bir kahve içimi yüzünüz olsun derdi. Ne kadar doğru değil mi? Çatıyı bacayı kırıp gitmemek lazım demek ki ayrılırken. Kahve yahut bir bardak çay hiç fark etmez mühim olan birlikte yapılan samimi sohbetler, anılar…

“Ne zaman gelirsen gel başıma taç olursun, sen benim eski değil eskimeyen dostumsun” şarkısı geldi yine aklıma paylaştığım bu kahve hikayesinin ardından. Ve hemen açıp dinliyorum bu sefer laptopumdan her daim olduğu üzere Zeki Müren’den elbette…

Yine Deniz Sevdam şiir kitabımdan Dost isimli şiirimde dizelerimde şöyle demişim. Rahmetli babaannemden esinlenerek nurlarda uyusun, mekânı cennet olsun inşallah. Kızım arkadaş arkadaşın zehrini alır derdi.

 

Dost dostun zehrini alır

Dumanı tüten mis kokulu

Kahveden yudumlarken

Kapanır niyetle fincanlar

 

Ağlar birlikte dostlar

Sohbetler birbirini bağlar

Zaman sanki su gibi akar

Kopma vakti gelene kadar

 

  Fincanlar kapanır, niyetler edilir. Nedense o kahve telvesinde çıkan şekillere inanmak ister insan istem dışı. Halbuki fala bakan da başka bir gözdür. O anda benzettiği nesneleri arkadaşını mutlu etmek için güzel temenniler ile sunar sadece. Ufak bir motive belki de çok amaç aranmamalı. Mutlu ediyorsa insanları bizlere söz söylemek düşmez.

Şu Pandemi döneminde içtiğimiz kahve ve çayları ne siz sorun ne ben söyleyeyim öyle değil mi dostlar. Sıkıntıdan mı? Sığınmak mı? Aileyi bağlıyor ama tek bildiğim. Kahvenin yanına ise olmazsa olmaz lokum ve çikolata yakışır. Tabi muhakkak bir bardak su ile ikram edilir. Onun da sebebi ve hikayesi kısaca şöyledir. Osmanlı dönemine dayanır hatta. Eve gelen misafire kahvenin yanında su ikram edildiğinde, kahveden önce suyu içerse eğer bu karnının aç olduğuna işaretmiş. Aslında çok ince bir davranıştır bu eylem karşı tarafa hissettirilmeden öyle değil mi?  Çaysız da olmaz yani şimdi. Onun da hakkını yemeyelim. Çay ile hasbıhal ettiğim çok güzel bir şiirimde var ayrıca. Bizim evde her akşam muhakkak çay demlenir. Yanına da güzel bir mürdüm erikli kek muhteşem oluyor dostlarım.

Tabi bu kadar güzel kokulu olan sevdiğimiz kahvenin fazla içilmesinin de zararlarını uzmanlar açıklıyorlar hep zaman zaman. Yararları ve faydaları göz önünde bulundurularak tüketilmeli.  Günde iki fincan Türk kahvesi içmek yeterliymiş aslında. Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltıyor. Yağ yakılmasını ve şekeri dengeliyor. Fazlası migreni tetikleyerek çarpıntılara neden oluyor. Öfke, yorgunluk ve yüksek tansiyona sebep oluyor çok içilince. Bu da kalp hastalıklarını tetikliyor.  Son izlediğim haberlerde uzmanlardan dinlediklerim ve size aktardıklarım bu şekilde. Türkiye'de yaşayan insanların yarısı Türk kahvesini ilk sırada tüketiyor. İkinci sırada hazır kahveler ve filtre kahve yerini alıyor.

Bir türkü vardır hani aslında Urfa yöresine ait olduğu söylenir fakat Trakya yöresine aittir. Benim memleketim Kilis’te de çok söylenir düğün ve kınalarda. Biz hep Yemen’den gelir sanırız kahveyi aslında doğal olarak yetişen toprakları Habeşistan’dır. Oradan Yemen’e geliyor. Kökeni ve anavatanı Brezilya olarak biliriz ayrıca. İşte o Yemen’den gelen kahve türküsü şöyledir:

 

Kahve Yemen’den gelir

Bülbül çemenden gelir

Ak topuk beyaz gerdan

Her gün seyrandan gelir.

 

Kahveyi kaynatırlar

Fincana damlatırlar

Sahipsiz aşıkları

Vururlar ağlatırlar

 

Bir de sitemli bir güzel eser vardır hani “Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı.” diye söyler Muazzez Ersoy’da. Haydi birlikte söyleyelim mi? Yazımın sonlarına yaklaşırken…

 

Dün akşam yolda gördüm, seni yıllardan sonra

Bir yabancı gibiydin, dönüp bakmadın bana

Bunu senden ummazdım, çok kırıldım ben sana

Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı

Ömrümü sana verdim, dönüp baksan ne vardı?

 

Belki görmem bir daha, seni ömrüm boyunca

Üzülüp ağlar mıydın, öldüğümü duyunca?

Eline ne geçerdi beni kabre koyunca?

Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı

Ömrümü sana verdim, dönüp baksan ne vardı?

 

Muhteşem dizeler bir fincan kahve kadar hatırımız yok ise neye yarar ki bu hayat öyle değil mi dostlarım. Bir yazımın daha sonlarına geldim yine hiç istemeden. Hayatınız kahve tadında ve kokusunda mis gibi olsun inşallah güzel insanlar. Sevgi şiirimden bir hatırlatma dizem ile “Kahve bahane, dost aramaktı sevgi.” Diyerek sevgi, sağlık, dostluk ve huzurla kalın inşallah. Allah’a emanet olun. Selam ve saygılarımla. Hoş kalın hoşça kalın.

 

ŞAİR YAZAR A. FİLİZ GÖKDEMİR ÖZARSLAN

ADANA

15.05.2021

 

Filiz Gökdemir Özarslan Facebook

filizden_siirler İnstagram

deniz_sevdam instagram

 ozarslanfiliz İnstagram

filizozarslan95@gmail.com



 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN