HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Antik çağda heykelin başkenti

Magazinizmir

Yıl 1958. Ünlü fotoğrafçı Ara Güler, Aydın ili Bozdoğan ilçesinde yapılan Kemer Barajının fotoğraflarını çekmek için Aydın’a gelir. Kendisine tahsis edilen araçla yola çıkarlar. Fakat şoförün bildiğini söylediği kestirme bir yoldan giderlerken kaybolurlar.  Güneş batarken, kocaman kayaların olduğu bir yere gelirler. Orada cılız bir ışık görürler. Arabadan inip ışığın olduğu yere gelirler. Burası küçük bir köy kahvesidir ve içeride oturan köylüler sütun başlarından yaptıkları bir masada domino oynamaktadırlar. Ertesi gün orada gezerken Ara Güler, tarihle iç içe yaşayan bir köy görür. O güne ait anısını şu sözlerle dile getirmiştir: “Baktım ki taşların içinden suratlar bana bakıyor. Hemen aklıma röportajımın adı geldi; Aphrodisias çığlığı… O taşlar bana bakıyor ve “beni buradan kurtar!” diye çığlık atıyor.” Daha sonra Ara Güler, çektiği fotoğrafları TIME dergisine gönderir. Fotoğraflar çok ilgi çeker, büyük yankı uyandırır. 
Aynı tarihlerde, New York Üniversitesinde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Kenan Erim, Geyre köyünde bir keşif gezisi gerçekleştirir. Kendi deyimiyle; “Köy tamamen Aphrodisias’ı kaplamış, ancak muhteşemliğini gizleyememiştir.” Kenan Erim, 1990 yılında vefat edene kadar kazı başkanlığını yapmış ve cenazesi âşık olduğu antik kente defnedilmiştir. O tarihten itibaren kazı çalışmaları New York Üniversitesi tarafından yürütülmektedir. 2017 yılında Aphrodisias Arkeolojik Alanı, UNESCO Dünya Mirası listesine kaydedilmiştir.

Neolitik Çağda Pekmeztepe Höyük’ü kentin en eski yerleşim alanıdır. Aphrodisias adı, ilk kez M.Ö. 2. yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. M.Ö. 1. yüzyılda ise, kentin ileri gelen isimlerinden Zoilos, tiyatro sahnesinin ve Aphrodite tapınağının yapımında ve kentin tanınmasında büyük rol oynamıştır. İmparator Octavianus Leodikia valisi Stephanus’a yazdığı mektupta, “Aphrodisias bütün Asya’da seçtiğim ve benim diyebileceğim bir kenttir. Bu kent halkının kendi halkım gibi korunması dileğimdir.” demiştir. Daha sonra gelen imparatorlar da kente büyük ilgi göstermiş ve zamanla refah düzeyi yükselmiştir.
Tetrapylon (dört kapı) kentin sembol yapılarındandır. Aphrodite tapınağına geçişi sağlayan anıtsal bir kapıdır. Batıya bakan alınlıklarda Akantus yaprakları arasında domuz ve geyik avlayan Eros ve Nike figürlerinin süslediği etkileyici bezemeler yer alır.
Aphrodite Tapınağı: M.Ö. 6. yüzyıldan beri kült tapınma yeridir. M.S. 500 yılında yapılan köklü bir değişikle Hıristiyan bazilikasına dönüştürülmüştür. Tapınağın içinde sergilendiği tahmin edilen bir Aphrodite heykeli bulunmuştur.
Heykeltıraşlık Okulu: Babadağ’dan (Salbakos) sağlanan kaliteli mermer sayesinde kentin ünlü yontu sanatçıları “Aphrodiseus” (Afrodisias’lı) sözcüğünü yaptıkları eserlere gururla kazımışlardır. Bazı kaynaklara göre Aphrodisias’lı yontu ustaları Libya’da, Leptis Magna’daki Septimius Severus Forumu’nda ve Roma’da çalışmışlardır. Heykellerdeki “gerçekçi” ve “idealize” edilmiş betimlemeler muhteşemdir.
 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN