HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Fedai Ünal

''Büyük Lokma Ye, Büyük Konuşma''

Magazinizmir

Yeni evlendiğimiz yıllar. 
Tatil canımız çekiyor fakat cep delik, cepken delik. 
İş çok. İzin almak zor. E bi de eşimle aynı işyerinde çalışıyoruz. Sorun büyük yani!

Sabah otelde kahvaltı ediyoruz, öğlen gözleme, bazı akşamlar yine gözleme yiyoruz. E idareli olmak lazım tabi. Fakat biz idareyi biraz fazla kaçırmış olacağız ki, ben o tatil dönüş yolunda eşime “Ebuş ben bi daha gözleme yemem” dediğimi dün gibi hatırlıyorum.

Ee ne demiş büyükler “büyük lokma ye, büyük konuşma”.

Ama yılmak yok, müdürü yıpratmaya devam. O tatile ihtiyacımız var.Nasıl olduysa müdürümüz Gülümser’i punduna denk getirip izin alıyoruz. Eşim Ebru ile iki ara bi dere ayarladığımız Antalya tatiline gidiyoruz. Fakat bütçemiz o kadar içi açıcı değil.

Buyurun size bi gözleme yazısı.
Eşimin rahmetli dedesi Hasan Kokuludağ’ın Yeni Foça’da yazlığı vardı. Hemen her hafta giderdik. Hep bir arada olmamızı isterdi Hasan dede. Severdi kalabalığı.

Yeni Foça’dan İzmir’e dönüşlerde hep aynı yolu kullanmaktan sıkıldığımızdan yolculuklarımızı eğlenceli hale getirmeye çalışırdık. İşte bu “değişik yoldan” gidelim kafasıyla, şimdilerde pek popüler olan Yeni Bağarası’ndan eve gitme sevdamızda keşfettik Gözlemeci Emine Bacı’yı.
O zamanlar yeni açmıştı. Şimdiki kadar popüler değildi Emine teyzem.

Yeni Foça’dan Bağarasına gelirken sağda, kendi halinde basit, salaş bi kulübede yapıyordu gözlemelerini. Hala da aynı yerde devam ediyor işine.

Biz onu tanıyalı neredeyse 15 sene oluyor ama o hiç değişmiyor. Maşallah yerinde duramıyor. Bıcır bıcır sesiyle şenlendiriyor bulunduğu yeri.
Dedim ya “yemem bi daha gözleme” sözünü yuttuğum yerdir burası.

Yeni Foça’dan dönerken eşim “şurada bir gözleme yiyelim Fedo” dediğinde, arabayı durdurmamak için attığım taklanın haddi hesabı yok. 

Ama nafile. Durdum tabii…
İyi ki de durmuşum yoksa Emine teyzenin otlu, peynirli, mantarlı spesiyali gözlemesini hiç tadamayacakmışım.

Geçen hafta Pazar günü aklıma geldi. Sabah kalkar kalkmaz ev halkına “hadi gözleme yemeye gidelim” teklifi benden geldi. Hemen karar verildi ve yola çıkıldı.

İşte bana gözlemeyi yeniden sevdiren Emine teyzenin yerindeyiz.

Teyzem aslen Balıkesirli. Yedi yaşında Yeni Foça’ya göçmüşler. Sonra’da gelin gelmiş buraya.

Gelini ve bir komşusu ile birlikte çalışıyor Emine teyze dükkanında. 

Her sabah erkenden kalkıp otlarını topluyor. Pazar alışverişini yapıyor ve işyerinde alıyor soluğu. Gelir gelmez, elini yıkayıp alıyor hemen oklavasını eline.

Siparişler ille ona veriliyor. 
Açılan yufkalara malzemeyi neredeyse hep o koyuyor. Maşallah eli de bol Emine teyzenin. Bazen müşterilerin isteklerini beğenmiyor. Bunu söylüyor da. Ama öyle tatlı dilli, öyle albenili bir hali var ki, hiç kimse kızamıyor.

Gözlemelerini odun ateşinde pişiriyor. 

“Oğlum accık is kokusu sincek gözlemeye, öyle datlı olur bu” diyor sohbet ederken.
Ben spesiyalinden, otlu, peynirli, mantarlı gözleme istiyorum. İki de farklı malzemeli sipariş ediyoruz. Fakat Emine teyze gözlemeleri yaparken malzemenin bolluğundan gözümüz korkuyor. Nasıl yiyeceğiz bunu diye düşünüyorum.

Gözleme önümüze geldiğinde düşüncem değişiyor. O kadar güzel pişmiş ve lezzeti üzerinde ki, bu seferde yeter mi acaba bu bana diye düşünmekten alamıyorum kendimi.

Merak etmeyin yetiyor!

Emine teyzenin söylediği türküler, maniler geliyor kulağımıza gözlemelerimizi yerken.
Biz kalkıp arabamıza doğru giderken genç bir grup geliyor. Bahçe’de zeytin ağacının altındaki eskimiş koltuklara, sandalyelere oturuyorlar. Sanki komşularına gelir gibi geliyor insanlar buraya.

Giderken bunu görmek keyiflendiriyor beni.
“Samimiyet, güler yüz, tatlı dil güzel şey be! Bizi insan yapan şeyler bunlar. İnsan!”

Ellerinden öptüm Emine teyzem…
 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN