HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Mustafa Kemal ATATÜRK

Magazinizmir

Tarif edilmesi zor, anlatması kelimelere sığmayan bir acı. O dönemleri hiç yaşamamış, hiç görmeyen biri olarak hala dün gibi hissetmek, anlamak ve gıpta ile bakabilmek tuhaf bir duygu.

Bir lider düşünün yaptıkları tüm dünyada iz bıraksın, hala nesiller boyu konuşulsun, derslere konu olsun, onun öğütleri mevki ve makam sahipleri insanlar tarafından başuçlarına koyulsun.

Bir insan düşünün ki milyonda bir olan ''Dünya İnsanlarından'' biri olsun olsun.

Dinlediğim hikayelerde, okuduğum kitaplarda bitmek bilmeyen bir Atatürk'ü görmek, binlerce çocuğa sırf onun adı olduğu için Mustafa ismini veren insanların hikayelerini okumak, onun ölümsüzlüğü her zerrede hissetmek muazzam bir duygu.

Ölümsüzlüğün sembolü, muhteşem adam.
Mustafa Kemal Atatürk'ün, ilk kez 1937 yılında ortaya çıktı o olmaz olasıca hastalığı. İlk zamanlar tedavilere olumlu sonuç verse de hiç durmayan, hiç bıkmayan, hiç pes etmeyen ve dinlenmeyen yapısı yüzünden hastalık malesef ki tam anlamında kopamadı O'ndan.
 
Yalova'da bulunduğu sıralarda 1938'li yıllarda ciddi bir hal aldı. Bu tarihlerde Hatay sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen, Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran Atatürk, çok yorgun düştü. Ülkü edindiği millî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. 

26 Mayıs'ta Ankara'ya döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu. Deniz havası iyi geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi Atatürk'ü çok sevindirip moralini düzeltti.

Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan Atatürk'ün hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil kurumlarına bağışladı.

Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu. Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip Cumhuriyet'in on beşinci yıl dönümü törenlerine katılamadı.

Atatürk 1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de bulunamadı. Fakat ölümüne kadar memleket meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı O mavi gözlü, koca yürekli adam...

Hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasım'da sağlığıyla ilgili raporlar yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı. Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak, kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu.

Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal Atatürk aramızdan ayrıldı. Bir ata, bir baba, bir lider, bir sevgiliyi kaybetmişti dünya. Türkiye bu kara haberle gözyaşlarına ve tam bir yasa boğulmuştu.

Yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa bürünmüştü adeta. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler.

16 Kasım günü Atatürk'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda katafalka konuldu. Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti.

Cenaze namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı. On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane Parkı'na götürüldü.

Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanma ve törene katılmak için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı cenazeyi İzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan halkın kalbinde derin bir üzüntü bırakarak Ankara'ya getirilmek üzere hareket edildi.

Atatürk'ün vefatı üzerine cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan'ı, bakanlar, Genelkurmay Başkan'ı, milletvekilleri ile ordu ve devlet ileri gelenleri tarafından karşılanan cenaze, Türkiye Büyük Mîllet Meclisi önünde hazırlanan katafalka kondu. 

Ankara halkı da onun cenazesi önünden saygıyla geçerek son görevini yaptı. 21 Kasım 1938 Pazartesi günü, sivil ve askerî yöneticiler ile yabancı devlet temsilcilerinin hazır bulunduğu ve on binlerce insanın katıldığı büyük bir tören yapıldı. Daha sonra Atatürk'ün tabutu katafalkta alınarak. Etnografya Müzesi'nde hazırlanan geçici kabre kondu.

Türk milleti daha sonra, bu büyük insana lâyık, Ankara Rasattepe'de bir Anıtkabir yaptırdı. 10 Kasım 1953'te Etnografya Müzesi'nden alınan Atatürk'ün naaşı Anıtkabir'e getirildi. Burada yurdun her ilinden getirilmiş olan vatan toprakları ile hazırlanan ebedî istirahatgâhına yerleştirildi.

Doğumundan ölümüne kadar mucizevi bir varlık olduğu her an hissettiren mavi gözlü koca yürekli adam...

Bıraktığı izlerle yüzyıllar boyunca hatırlanacak, dünya tarafından övgü ve sevgi ile konuşulacak, her daim her milletten insanın kalbine taht kuracak olan Mustafa Kemal Atatürk,


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN