HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Yeliz Pesenkurdu

Kadın Cinayetleri

Magazinizmir

Özellikle son yıllarda Covid-19’dan çok daha fazla canımızı yakmaya başladı kadın cinayetleri.

Aslında her ikisi de büyük sıkıntı ve başa bela! Ve benim de herkes gibi o çok değerli bilim insanlarımıza güvenim sonsuz. Az kaldı, inanıyorum!  Hayatımızı birdenbire kâbusa çeviren o virüs, daha etkili bir aşıyla silinip gidecek yeryüzünden. 

Peki, ama diğer illete ne olacak? Onun için de bir aşı üretebilecekler mi?

Gözünü kan bürümüş bu pisliklerden, vücuduna sadece birkaç gram enjekte edilen bir aşıyla kurtulmak mümkün mü? Sizce de katledilen insanlar, Covid-19’dan daha tehlikeli bir durum değil mi? Öldürürken bir saniye bile tereddüt etmeyen ruh hastası insanların aksine bir de nerede, nasıl ve neyle yapacağını planlaması size de dehşet verici gelmiyor mu? Üstüne üstük aldığı cezaların yetersiz olduğu gibi işledikleri suçtan pişmanlık duymamaları ne kadar korkunç! Belki de asıl kötüsü özellikle internet sayesinde tek tuşla bütün haberlere ulaşan bir çocuğa karıncayı dahi incitmeyen insanların var olduğuna inandırabilmek. Peki, bunu başarabilir miyiz? Hayır, sonrasında yüzyılın hastalığı niçin paranoid şizofren diye merak etmeyelim diye soruyorum.

Yıllar öncesinde yaşayan bir adama çocuklarını neden sevmediği sorulmuş;

‘’Bu tükürük de benden çıktı. Bitler, kurtlar da çıkıyor benden!’’ der.

Aynı soruyu bu kez kardeşi için sorulan başka bir adam ise şöyle yanıtlıyor

‘’Aynı delikten çıktık diye kardeşimin büyük bir önemi olamaz benim için…’’

Sanırım verilen bu cevaplardan hepimiz şu an da iğreti olduk, öyle değil mi?

Fakat bu cevaplardan sonra beni bağlayan bambaşka bir şey oldu. Bir zamanlar bu iki adama filozof demeleri ve maalesef literatürde hala öyle geçiyor olmaları.    

Asıl konumuza dönecek olursak, benim için cinayetin kadını ya da erkeği yoktur. Paran biter tekrar kazanırsın, evin olmaz alırsın ya da farklı farklı dostluklar ve sevgiler kurabilirsin. Ama ömür bir tanedir. Bir insanın ömrünü tekrar geri veremezsin.  

Evet, yirmi birinci yüzyıldayız. Bazılarına göre yaşadığımız yüzyıl muhteşem! Yapılan devrimlerden sonra bir sürü icatlarla yaşamımız hem çok kolay hem de çok keyifli oldu.

Kolay mı?

İnsandan ziyade maddeyi terbiye ediyorsun! Onu istediğin gibi şekillendiriyorsun. Ağaçtan masa, metalden roket yapıyorsun. Araban benzinle, telefonun pille, şofbenin güneş enerjisiyle çalışıyor. Ama ya kafalar… Peki, onlar neyle harekete geçiyor?

Hâkim soruyor;

‘’Niye öldürdün?’’

Cevap;

‘’Kıskandım.’’ ya da ‘’Beni aldattı.’’

Elbette yaşananların bir mesneti var. Bu dünyada dahiler olduğu gibi aptallar, bilgeler olduğu gibi sosyopatlar vardır.  

Şimdi sen istediğin kadar devrim yap, galaksiler keşfet ya da boyutlar arası evrenlerle ilgilen. En fazla bu yüzyılın adamı olursun. Adalet sistemini değiştirsen de verilecek en ağır cezayı versen de… Neye yarar?

Filozof diye bildiğin herifler, taaa yüzlerce yıl önce bilmem neresindeki b… evladından daha çok sevmişse;

Bence işlenen cinayetler bu yüzyıla ait olamaz.


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN