HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Berna Alakuştekin

Bir Dem İyilik...

Magazinizmir

MERHAMETİN ELİ, AKLIN ARİTMETİĞİNDEN HIZLIDIR.

"Bu dünyadan bir defa geçeceksin." diyordu sevgili Kemal Sayar.

Bir defa geçeceğin bu dünyada koşmalı mı, yavaşlamalı mı kavramlarını uzun süredir düşünmeme sebep olmuştur.

Yavaşlayarak mı?

Koşarak mı?

Bu yazım yavaşlamayı seçtiğim günlerimden çıktı. Bu hafta sakin, dingin, dinlenmeli ve kendini dinlemeli geçiyor. Dinlediğim anlarda o cümle beni benden aldı. Defalarca başa alarak dinledim o konuşmayı.

Şöyle diyordu:

Sevginin eylemi İYİLİKTİR...

Nasıl güzel, nasıl naif ve nasıl gerçek bir tanım. Kısaca kayıtsız kalmama hâli değil mi bu, ben kötülüğe razı değilim diyebilmek?

Aslında yaradılışımıza uygun olduğumuz an iyilik yapmış oluyoruz. Beynimizdeki ayna nöronlar empatiye yazgılı doğmamızı sağlar. Bunlar bir başkasını algılama nöronlarıdır. Büyüdükçe filtreler artar ve bu algı azalır, duyarsız hale geliriz.

Bilsek ki iyilik yaptıkça kendimize iyi geliyoruz. Mesela dopin molekülü daha fazla salgılanıyor. Birisine sarıldığımız an sevgi ile bağ kurma ile besleniyor ve insanı depresyondan koruyan ontisodin devreye giriyor.

Bunlarla beslenen insanlarda mükâfat, takdir, lidercilik, hırs, ego, alkışçılık gibi kavramları göremez oluyoruz.

Cemil Meriç in dediği gibi:

"İyilik eden mükâfat bekliyorsa tefecidir." En ince ve hassas noktadır. Biline ki merhametin eli aklın aritmetiğinden daha hızlıdır, iyiliğin ödülü kendiliğindendir.

Paradokslar var, iyiliği harekete geçirmekte zorlandığımız haller:

1-Korku

2-Zaman

3-Gelir

Derde derman olacak bu paradoksları açalım:

1-Korku: Korku empatiyi sıfırlıyor, insanın verdiği ilk tepkidir kendi çıkarını korumak için. Örneğin; pandemi döneminde makarna stoku yapıldı, market rafları boşaltıldı, panik havası ile ilk ilkel tepki verildi ve kimse o an düşünülmedi, durum uzun vadeye yayıldı ve beyin o an devreye girdi. Ondan sonra karşılıklı düşünme başladı. Çünkü ilk korku geçti.

2-Zaman: Empatiyi bitiriyor, farkına bile varmıyorsunuz çünkü çok hızlısınız. Koşturma ile geçen hayatta çevrenizdekileri fark etmiyor, zamanla yarıştığınız anda karşınıza çıkan her kişi ile rakip haline dönüşebiliyorsunuz.

İngiltere’de bir ilahiyat fakültesinde yapılan bir çalışma var: Fakültenin dışında bir aktör var. Bu aktör, yolda rahatsızlanmış bir şekilde yere yatarak acı ile kıvranıyor rolünde. Hocaları öğrencilerine sınıfın kapısından çıktıktan sonra üç dakika içerisinde diğer binadaki yere gitmelerini, gidemezler ise yok sayılacaklarını söylüyor. Dışarı çıkan öğrenciler yerde kıvranan adamın üzerinden atlayarak yetişmeye çalışıyor ve farkındalık %10’la sonuçlanıyor. Bu çalışma başka bir grup öğrenci ile yapılıyor ve bu sefer süre on beş dakikaya çıkıyor ve farkındalık %90’a çıkıyor. Zaman baskısı olan yerlerde iyiliğe vakit ayırmak zorlaşıyor.

3-Gelir Düzeyi: Güç düzeyi yüksek kişilerde (parasal/siyasi/iktidarda olma hissi) empati köreliyor. Kendisinden farklı insanlarla hâl olma şekli değişiyor, gelir düzeyi yüksekliği ile kendini onun yerine koyamama durumu da yükseliyor.

Salgın devam ederken zengin ülkenin aşı stoklaması, fakir ülkenin aşıya sahip olamaması.

Nasıl geliyor size?

Bu durum bir kötülük kavramı oluşturmaktadır.

Peki; eller yirmi saniye yıkanmalı kuralında Angola, Nijerya halkı için ne yapıldı?

Dünyanın adalet ve yoksulluk meselesi sorgulanmalı!

Narsist merhamet, MERHAMET DEĞİLDİR.

İyilik bir sorgu halidir. Kişinin hâli ise kendini uyanık tutmakla eş düzeyde ilerliyor.

Peki, Entelektüel dünya

          Akademik dünya

          Siyaset dünyası

Hangi hâlde bunu algılamalı?

Sevgili Kemal Sayar ile başladım ve onun sözü ile de bitirmek istedim:

"İnsanlar arasına duvar değil, köprü örmek lazım. Bu yüreği geniş tutmak lazım."

Bu arada bana iyi gelen bir kitap size de iyi gelsin, bir öneri:

YAVAŞLA (Kemal SAYAR)


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN