HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

MAGAZİN -- 27 Ekim 2016

Cengiz Altıntaş Köy Enstitüleri Ruhuyla Eğitimde Başarıyı Yakaladı

Magazinizmir
Bahçeşehir Koleji’nin Aydın şubesini 2013 yılında devralan duayen eğitimci Cengiz Altıntaş, uyguladığı aktif eğitim modeli ve öğrenci odaklı eğitimle üç yıl içerisinde okulun öğrenci sayısını 10 kat artırırken LYS’de de yüzde 99’luk başarı yakaladı.

Türkiye genelindeki tüm Bahçeşehir Kolejleri içerisinde öğrenci sayısı ve eğitim başarısı açısından en hızlı yükseliş sağlayan Aydın Bahçeşehir Koleji’nin başarısı Cengiz Altıntaş yönetiminde her geçen gün katlanarak büyüyor. 2013 yılında 170 öğrencisiyle devraldığı okulun öğrenci sayısını 1300’e çıkaran Altıntaş, öğretmen tercihleri ve uyguladığı modern eğitim anlayışıyla üniversite sınavında da yüzde 99’luk başarı yakaladı.

 

TEOG sınavında da yüzde 1’lik dilime giren 32 öğrencileri olduğunu ifade eden Aydın Bahçeşehir Koleji Kurucusu Cengiz Altıntaş, "Aydın’da bu oranlarda başarı yakalayan başka bir kurum yok. Başarımızın arkasındaki en büyük etken eğitimci kadromuz ve eğitime yaklaşım açımızdır. Son üç yılda Bahçeşehir Koleji’nde öğretmen, idare ve veli üçgenini çok iyi kurduk. Herkes üzerine düşen özveriyi gösteriyor. Yakaladığımız bu başarı her yıl artarak devam edecektir" dedi.

 

Köy Enstitüsü Gibi

Sürekli yurtdışında eğitim kurumlarını ziyaret ettiğini ve farklı ülkelerin eğitim modellerinin incelediğini belirten Altıntaş, "Edindiğim bu deneyimlerin de katkısıyla Aydın Bahçeşehir Koleji’nde farklı bir eğitim modeli uyguluyoruz. Türkiye’de çocukların doğru eğitim almadıklarını düşünüyorum. Öğretime fazla ağırlık veriyoruz. Daha çok fizik, fen, matematik, kimya, biyoloji vererek aslında çocukların beyinlerini uyuşturduğumuzu düşünüyorum. Aktif öğrenme modeli çok daha önemli. Yani çocuk bilerek, isteyerek, dokunarak, hissederek, koklayarak öğrenmeli. Biz her çocuğumuza bahçelerimizde nasıl meyve sebze yetiştirildiğini de öğretiyoruz. Küçük bir hayvanat bahçemiz var. Hayvan sevgisini gösteriyoruz. Mümkün olduğu kadar dokunarak öğrenmelerini sağlıyoruz. Bir anlamda geçmişte siyasete kurban giden Köy Enstitülerinin eğitim modelinin uyguluyoruz. Bizim başarımızın en büyük sırrı bu" ifadelerini kullandı. Altıntaş, şunları kaydetti; “ Dünyanın hemen hemen her bölgesine gider, oranın eğitimini incelerim. Şunu gördüm ki, çocuğa ne kadar fazla sorumluluk verirseniz, başarısı o kadar çok artar. İnsanları ne kadar çok ezberciliğe iterseniz, sayısal başarısı artmasına rağmen kişisel başarılarının ve kendini ifade edebilme özgürlüklerinin ortadan kalktığını görürüz. En büyük sıkıntımız şu; çocuk Türkiye’de dereceyle mezun oluyor, üniversite sınavını dereceyle kazanıp İstanbul’a gidiyor, İstanbul’da bir ev tutamıyor. Evinin elektriğini, suyunu açtıramıyor. Bir semtten diğer semte gitmekte zorlanıyor. Kendi ayakları üzerinde duramıyor ve bu tür insandan Ülkeyi kurtarmasını bekliyorsunuz. Bir kere insanla iç içe değil, doğa ile iç içe değil. Sadece yoğun sınav temposu, ver sınavı yapsın, ver kitabı hemen okusun. Fakat şunu gördüm lise öğrencileri çayın nasıl yetiştiğini bilmiyor. Meyve ile sebzenin nasıl yetiştiğini bilmiyor. Bu insanların ülkeye çok fazla bir fayda sağlayabileceğini düşünmüyorum."

 

Oğluma Vasiyet Ettim

Bir ülkenin en büyük zararının beyin göçü olduğunu ifade eden Altıntaş, "Maalesef birinci dünya ülkesi dediğimiz G7 ülkeleri zeki öğrencileri toplarken, bizim gibi ülkeler zeki öğrencilerini gelişmiş ülkelere kaptırıyor. En büyük kaybı da bundan yaşıyoruz ülke olarak. Adam bir patent buluyor milyar dolarlar alıyor. Benim oğlum dereceler yaparak tıp fakültesinin kazandı. Yurtdışın da çalışmasını vasiyet olarak yasakladım. Farklı bir zekası olduğunu düşünüyorum ve o zekayı farklı bir ülkede paraya çevirmesini istemiyorum. Oğluma okul bittikten sonra uzmanlığını yurtdışında yap en iyi şeyleri öğren diyorum ama eğitim hayatını bitirdikten sonra Türkiye’ye dönmesini istiyorum. 1 sene Amerika’da hazırlık okuduktan sonra Yale Üniversitesi’nden kalması için teklif geldi fakat orada çalışma şartı olduğu için kabul etmedim" dedi.

 

"Üniversite de Kuracağız"

Aydın’da 1 yıl içerisinde bir tane fen ve teknoloji lisesi de açmayı planladıklarını, yine Aydın’da kendilerine ait Uğur Dershaneleri’ni okula dönüştüreceklerini anlatan Altıntaş, “Aydın’da bir tane de üniversite açma düşüncemiz var. Fakat YÖK’ün bu konuda biraz esnek olması gerekiyor. Bir üniversite bulunduğu şehir dışında kampüs açamıyor. O nedenle Bahçeşehir Üniversitesi’ne bağlı bir kampüs açmamız zor. Bahçeşehir Üniversitesi ziraat ve veterinerlik fakültelerini İstanbul’da açmak istemiyor. Çünkü İstanbul’un göbeğinde pamuğu görmeden bunun eğitimini almak çok zor. Bahçeşehir, veterinerliği, ziraati ve turizmi Aydın’da açabilmeli ama il dışında bir yere çıkamıyor. O nedenle Aydın’a başka bir isimle olsa bile mutlaka bir üniversite açma planımız var” diye koştu. Altıntaş, sözlerini şöyle sürdürdü; "Öte yandan vakıfların üniversite kurma şartları da bizi zorluyor. Örneğin vakıf olarak bir üniversite kurmak istediğinizde 10 milyonluk gayrimenkul ve 10 milyon nakit varlık isteniyor. Oysa Aydın’da 10 milyonluk gayrimenkul demek neredeyse Aydın’ın yarısı demek. Bu şartın gayrimenkulün yüzölçümüyle ifade edilmesi daha doğru olacaktır. 10 dönüm 20 dönüm gibi." 

FACEBOOK İLE BAĞLAN