Varlığımız Arttıkça Değerlerimiz Azaldı !

Hayat bir garip olmuş , her şeyimiz var aslında ama ruhumuz yok. Donuk bakışlar altında sahte gülümsemeler bakıyor yüzümüze.
Kocaman evlerde yaşıyoruz , ısınmak için en güçlü ısıtıcılar mevcut artık her bir odasında bile evimizin, ama sokakta kalan adamdan daha çok üşüyor bedenlerimiz !
Televizyonlar elimizdeki tabletler, telefonlar kara kedilerin pabucunu dama atmış görevini eksiksizce tamamlıyor her gece.
Gelirimiz belki daha çok her eve en az 2 3 maaş girer oldu şimdilerde ama her gün o kadar aç’ız ki , artık yiyecek şey bulamayınca birbirimizi yiyiyoruz.
Eskiden daha güzeldi sanki dünya , belki fakirlik çoktu ama insanlarda geçim vardı. Sofradan artan 1 dilim ekmek bir kap yemek atılmaz o bile değerlendirilirdi.
Bizim evde ekmekler kalıp bayatlarsa onları kurutup rendeler köfte yaparken içine koyardı annem bol bol, belki etten daha çok ekmek yerdik köfte diye ama o lezzeti daha hiçbir meşhur köftecide tatmadım.
Pilavdan 1 tabak’ dan az kalsa o pilav ertesi gün yoğurtlu naneli ekşili mis gibi sıcacık bir tencere çorba olarak gelirdi önümüze.
Şimdi evde bir tencere çorba yap desen 20 küsür yaşındaki genç kıza, marketten aldığı hazır paket çorbayı pişiremez.
Farkında mısınız? Varlığımızı arttırdıkça değerlerimizi yitirdik.
Lugatımız ne çok kelime ile dolu ama hiçbiri doğru söylenmiş bir cümle kuramıyor.
Kimin ne kadar dürüst olduğunu anlamak için alim bile olamayız artık çünkü o kadar iyi oyuncuları var ki hayatımızın.
Günler ayları aylar yılları kovalıyor, hayata günleri ayları yılları katıyoruz ne seneryolarla ama yaşadığımız bir güne bir hayat katamıyoruz.
Elimizi uzatsak neredeyse yıldızlara dokunacağız artık ama bir insanın ruhuna dokunamayacak kadar uzağız.
Her gün onlarca yapılacaklar listesi ile yaşıyoruz ama elimizde tek bir sonuç yok.
Kalabalığın için de yalnız ve boş yaşıyoruz.
Her yere her şeye acelemiz var, koşar adımlarımız hep. Ama sabırla beklemeyi sükut etmeyi bilmiyoruz.
Çok fazla yiyip içiyoruz , her şeyi bol bol tüketiyoruz ama her sabah yorgun vücutlarla kalkıyoruz yataktan.
Hastanelerimiz , eczanelerimiz ilaçlarımız çoğaldı ama daha çok hasta olur olduk.
İnsan ilişkilerimiz tek gecelik , günübirlik odalarda tanımlanır olmuş, bir gönülde var olabilmenin ne demek olduğunu unutmuşuz.
Çabalıyor ama daha fazla mutsuz oluyoruz. Biz barış için bile en usta silahları kuşanıyoruz.
Evlenen çiftlere artık Allah bir yastıkta kocatsın diyenlerimiz yok çünkü yastıklar , yattığımız yataklar bile ayrı.

Aynı odada uyuyabilenlere ne mutlu..
Ne mutlu gerçekten eline aldığı bir kitabı okuyabilene.
Ne mutlu okuduğunu gerçekten anlayabilene..
Ne mutlu çalışıp, kazandığının kıymetini bilenlere..
Ne mutlu yaşadığı evi yuvaya çevirebilene.
Ve ne mutlu ki, insana insan gibi değer verene !

  • PAYLAŞ:
YORUM YAP