HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

RÖPORTAJLAR -- 6 Eylül 2022

Taner Turan İle Magazin İzmir Özel

Magazinizmir
Şimdiye dek birçok film ve dizide rol alan Taner Turan ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj sizlerle.

Birçok dizi ve filmde rol aldınız sizin için yeri ayrı olan bir proje var mı?

Seçici davranıp görev aldığım dizilerin hepsinin bende ayrı bir yeri var elbette… Oynadığım birçok dizi arasında benim için apayrı bir yeri olan iki projeden bahsedebilirim. İlki “Ezel “ Büyük usta rahmetli Tuncer Kurtiz ve Haluk Bilginer ile karşılıklı oynama şansım oldu. İkincisi ise “ Şeref Meselesi “ Tanımaktan ve çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum kıymetli yönetmen arkadaşım Altan Dönmez farkıyla, çok keyifli bir proje idi.

Oyunculuk çocukluk hayaliniz miydi? Nasıl başladı bu tutku?

Evet çocukluğumda kurduğum hayalimdi diyebilirim. Hatırlayanlar olacaktır, bizim zamanımızda ilkokulda müsamereler olurdu. Köy ilkokulunda okurken çok değerli Nuray öğretmenim bana hep görev verirdi. ( sunuculuk, şiir okuma, skeçler v.s ) Kendi yazdığım kısa oyunları sergilerdik. Çok keyifli geçen o anlarda başarılı olduğumu da düşünerek bu mesleğin, ileride hayatımın ana parçası olacağını düşünmeye başlamıştım. Orta okulda tiyatro kolunda görev almam sonrasında ise, lisede tiyatro kulübünde oyun çalışmaları devam eden süreçte, liseler arası tiyatro yarışmasında en iyi oyuncu ödülü de alınca ilkokuldaki düşüncem iyiden iyiye pekişmişti. Daha sonra kendi serseriliğim yüzünden liseden ayrılmak zorunda kaldım. Tabii ki o yaşlarda ve o yıllarda hayat bana da öğretiler ve sürprizler hazırlayacaktı ve benim de bu öğretileri ve sürprizleri en az hasarlarla atlatmam gerekiyordu. İleride bu mesleği hakkıyla yapabilmek adına malzeme toplamak ve gözlem yapabilmek için, diğer taraftan da hayatta kalabilmek için çeşitli işlerde çalışmaya başladım. Sonradan yaşamın beni sürüklendiği ( belki de bunu ben de istedim… ) Varoluş sorgusu içinde yaşamayı seçtiğim aylarda sokakta yatıp kalkıp hayatın başka boyutuna da tanık olma şansına eriştim. 3 yıl aradan sonra Ankara’da abimin yanında kalmaya başladım. Tiyatro, oyunculuk tutkum beni amatör tiyatroya yönlendirdi. 2 yıl sonra, bir turne dönüşü sabahı gazetede bir ilanla karşılaştım. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Tiyatro bölümüne sınavla öğrenci alınacak.
Artık kaybedecek vaktimin olmadığını bildiğimden, ( 26 yaşındaydım ) dışardan bitirme sınavlarına girip liseyi dışarıdan bitirdim. Akabinde, genel kültür bilgilerimle üniversite sınavına girdim ve ilk aşamayı kazandım. Konservatuvara kayıt için yeterliydi aldığım puan. 6 aşamalı sahne sınavlarını geçtim ve benim için artık geri dönüşü olmayan bir hayalin başlangıcıydı. 93 yılında girip, 97 yılında kayıpsız mezun olduktan sonra, aynı yıl Devlet Tiyatrolarının açtığı bölgelerden biri olan Sivas Devlet Tiyatrosunda göreve başladım. Sivas Devlet Tiyatrosunun kurucu sanatçısı olarak 8 yıl 50 küsür oyunun 40’ında başrol, diğerlerinde de ikinci roller oynayarak görevimi tamamladım. 2005 yılında Bursa Devlet Tiyatrosuna tayin oldum. 13 yıl süren Ahmet Vefik Paşa sahnesi tozunu soluduktan sonra, 2018’de İstanbul Devlet Tiyatrosuna geçiş yaptım. Nereden nereye… Şimdilik buradayım.

Üniversitenin ilk yıllarında kariyerinizin bu yönde birçok başarılı projelerle anılacağını düşünüyor muydunuz? Yoksa tamamen tiyatro yönünde mi ilerlemek istiyordunuz?

Üniversiteyi kazandığımda değerli hocalarımdan bir tanesi şöyle bir soru sormuştu
Neden istedin bu mesleği?
Cevabım ise, hocam bu meslekte bir eksiklik var ve bu mesleğin bana ihtiyacı var olmuştu.
Hocalarım tarafından ukala ve kendini beğenmiş biri olarak görülsem de, kendine güvenen ve inandığı hedeflerine ulaşmak isteyen biri olarak mezun olduktan sonra söylediklerimi kanıtlamak için can atıyordum.
Oyunculuk temelim de tiyatro olduğu için (yaşamışlığımı, kendimi yetiştirmemi de katarsak)
TV ve beyaz perdeyi keşfetmek ve mücadele etmek için gözümde çok büyümüyordu açıkçası… Yer aldığım her proje bir sonrakinin referansı oldu daima... Hiç torpilim, dayım filan olmadı anlayacağınız. Gerekte yoktu zaten. Rahmetli babamın vasiyeti sözüydü: “Oğul, seçtiğin meslek insani… Hakkıyla, ahlakıyla, onuruyla yapılası… Sen bunu yapabilecek bir insansın, sana inanıyorum. “
Ben şu hayatta önce kendime, mesleğime, sonra rahmetli babama ve eşime, çocuklarıma inandım. İlerlemek? Tiyatro sanatında ilerlemekte sıkıntı yok…

Çok uzun yıllar tiyatro yolculuğunuz var. Son zamanlarda ise isminizi daha çok TV projelerinde duyuyoruz. Sizin için tiyatro mu? TV, Beyazperde projeleri mi?

Bunu daha geniş bir zaman da isterseniz konuşuruz, anlatırım. (Nasıllarıyla, nedenleriyle, yanlışlarıyla, doğrularıyla)
Kesinlikle uzun bir yolculuktu… (ölene kadar da bitmeyecek. )
Tiyatro sahnesinde oynadığım her rol çocuğum gibi, yeri geldi ben onları büyüttüm yeri geldi onlar beni büyüttü, olgunlaştırdı.
Tiyatro Sahnesi benim için, tıpkı bir çocuğun oyun bahçesi gibi, ( içimdeki çocuğu öldürmediğimden) canlı yaşanılan kendi oyun alanım( dekoruyla, aksesuarlarıyla kostümüyle müziğiyle, seyircisiyle ) tv ve beyaz perde ise, büyüklerle oynadığımız…
Oyuncaklarının süslü, mekanik ve teknik olduğu, seyircilerinin ise canlı göremediği, hayal perdesi, hayali bir camın içindeki maskeli gösterinin bir yansıması gibi…
Özetlemek gerekirse...
Tiyatro seyirlik,
TV ve Sinema izlemelik.

Herkesin bir meditasyon alanı olduğunu düşünüyoruz. Siz kendinizi medite etmek için neler yapıyorsunuz?

Meditasyon önemli elbette… Benim bakış açımla, insanın bir şeylere inanması, sığınması, sarılması…
Yapmaya çabaladığım…
Kendimi sevmekle, insan olma hedefiyle meditasyona başlayıp; Ailemi, eşimi, çocuklarımı, yalansız, sahte olmayan insanları severek, destek olarak yaşama başlamak, spor yapmaya çalışarak kendimi hayata bağlamaya gayret ediyorum.

Son yıllarda birçok oyuncu set çalışma saatleri ve yayın sürelerinin uzunluğu nedenlerinden dolayı dijital projelere çok daha fazla şans veriyor. Sizi tekrardan dijital platformda yayınlanacak bir projede görecek miyiz?

Değişen dünyamızda, bu alanda dijital platformların var olması kaçınılmazdı elbette. Kapitalist düzende İnsan gücünün sömürülmesi sonucu, çeşitli çözümlerin bir gerçeği dijital platformlar. İzleyici ve icracılar tarafından uzun bulunan tv dizleri, beraberinde olmasını istemediğimiz sıkıntılara sebep olurken, dijital platformdaki projeler bunu bir nebze olsun aza indirgemiştir. (Çalışma süresi ve yaşanan sıkıntılar gibi..) Blu tv de gösterilen “ Yeşil Çam “ adlı projenin ardından bir kaç dijital proje teklifi geldi elbette.. Değerlendiriyoruz.

Kamera önü oyunculuk yaparken başarılı da bir tiyatro sanatçısı olarak, anlık bir geri dönüş alamıyor olmak size ilk başlarda nasıl hissettiriyordu? Bu süreçlerde tiyatroyu özlüyor muydunuz?

Anlık olmasa da geri dönüşler oldu elbette…
Daha önce de belirttiğim gibi, abi kardeş gibi olduğumuz, menajerliğimi üstlenen güzel yürekli insan Hasan Yıldırım ile gelen geri dönüşleri değerlendirip, çalışmamıza öyle devam ediyoruz. Diğer taraftan tiyatrodan da uzak kalmıyorum, Devlet Tiyatrosunda oynadığım tek kişilik oyunum devam ediyor.

Türkiye’de hala birçok oyuncu bağımsız projelerde yer almaktan kaçınıyor. Sizin bağımsız sinema hakkında düşünceleriniz nelerdir? Yakın bir gelecekte sizi böyle bir projede görebilecek miyiz?

Tercih meselesi, kimseyi bunun için suçlayamayız.
Öncelikle şundan bahsetmek isterim...
Öğrencilik yıllarımda, sinema tv bölümünde okuyan öğrenci arkadaşlarım, ödev projelerinde oynatmak için oyunculara ihtiyaç duyarlardı ve bizim bölüme gelip destek olur musunuz derlerlerdi. Ben kendi adıma hiçbir arkadaşımı geri çevirmedim. Hep destek oldum ve kamera önünü arkasını da orada keşfetmeye başladım. Çok keyifliydi, hatta oynadığım bir kısa film projesi de ödül almıştı.
Şunu da ilave etmeliyim, mezun olduktan sonra da (destek amaçlı) birkaç projede yer aldım.
BAĞIMSIZ SİNEMA
BAĞIMSIZ TİYATRO
Adı üstünde bağımsız…
Hiçbir baskıya, yaptırıma, çıkarlara bağımlı kalmadan; salt sanat için, insanlık için yeni fikirlerin, yeni bakış açılarının sergilendiği bir oluşum. Sanırım sadece zararı kapitalist sisteme olur.
Bu anlamda bağımsız tiyatroların da ( Zengin olma sevdası içindeki özel tiyatro sahibi kişilerin olmadığı, gerçek anlamda tiyatro yapmak isteyen ) Bağımsız tiyatroların da desteklenmesi taraftarıyım…

Babamın bir lafını paylaşmadan geçemeyeceğim.
“Kendi yağıyla kavrulan bir yemeğin lezzeti, hem yapana hem yiyene huzur ve doyum verir. “

Birçok başarılı ve adından sıkça bahsedilen projede yer aldınız. Oyunculuk kariyerinizin ilk başladığı yıllarda şu ana bakıyor olsanız geldiğiniz noktayı nasıl betimlerdiniz. Yapmaktan ya da yapmamış olmaktan pişman olduğunuz şeyler var mı?

Aslında şöyle bir baktığımda, hiç de azımsanmayacak işlere imza atmışım. Asal işimin tiyatro olduğunu göz önünde bulunduracak olursak, tiyatro mesleğimi aksatmadan birçok işe imza atmışım. Gerçekçi olmam gerekirse, şu an en az iki üç başrol almam gereken projelerde yer almam gerekirdi. Geçmişi şöyle bir değerlendirecek olursam; birçok dizide yardımcı rol oynayıp projeleri bir nevi kurtarmış olmak hem gurur verici hem de buruk bir hisse sokuyor insanı…
Tabii ki burada sistemin acımazlığını da es geçmemek lazım. Beni en çok üzen ise, bu piyasada yetkin kişilerin bu işleri hakkaniyetli yapmamaları…

Oyunculukta kırmızı çizgileriniz var mıdır?

Olmaz olur mu?
Disiplin, mesleğe saygı, yaptığınız işe saygı, karşınızdaki partnerinize saygı, çalışma arkadaşlarınıza saygı ve sizi değerlendirecek olan seyirciye saygı. Her şeyden önce de kendinize saygı duymalısınız. Ben çok sabırlı bir insanımdır. Ama karşımda bunların birini bile görmediğimde biraz nevrim dönüyor açıkçası… İşini sevmeden yapmak saygı duymadan yapmak benim kitabımda yok.
Kendime hep soruyorum bunları yerine getiremeyeceksem ben bu mesleği neden seçtim, benim burada ne işim var? Diğer taraftan bütün bunları yerine getiremiyorsa bu insanların burada ne işi var diyorum kendi kendime.
Benim için oyunculuk kutsal bir meslektir.

Canlandırmayı hayal ettiğiniz tarihi bir karakter var mı?

İki isimden bahsedeceğim… Size bu isimler iki ayrı noktada gibi gelebilir. Ama ortak noktaları her ikisinin de adaletli ve dürüst olmalarıdır.
İlki Hazreti Peygamberimiz sahabesi Hazreti EBU BEKİR
İlk Halife olarak İslam dünyasını, toplumunu en dürüst en doğru şekilde yönlendirmesi geliştirmesi sebebiyle.
İkincisi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Müthiş zekasıyla, öngörüleriyle dürüstlüğüyle ve ömrünü Türk toplumu için feda ederek tüm dünyaya karşı dik durup bir ulus var etmesi sebebiyle.


Başarılı bir tiyatro oyunculuğunun yanı sıra hem yazıp hem de yönetiyorsunuz da bu süreçten bizlere bahseder misiniz?

Meslek hayatımın 15. Yılında şöyle bir karar almayla başladı bu süreç. Bu süreye kadar 100 ‘e yakın oyunda roller canlandırdım. Sonrasında dedim ki, kendime…
Mesleğinle alakalı başka neler yapıp hem mesleğine hem insanlığa nasıl katkıda bulunabilirsin.
Kafandaki hikayeleri kağıda dök, oyun haline getir. Belki de ileride yönetme fırsatı da bulabilirsin dedim kendime…
Ee sonuçta kimse anasının karnında yazar ya da yönetmen olmuyor.
İşin şakası bir yana, keyif alarak yaptığım bir hale dönüştü ve üç büyük oyun ve üç de çocuk oyunu kaleme aldım. İlk çocuk oyunumu yönetme şansım oldu ve 2 sezon gösterimde kaldı. Beni çok mutlu eden ve amacına ulaşan dönüşler aldım. Hatta oyunum ödüllendirildi.
Diğer büyük oyunlarım da değerlendirmeden geçer ise, sahneleme şansına verilirse hayatta yerleri alabilirler. Tabi şunu belirtmemde fayda var, ben naçizane düşüncelerimi sıraya koyup, gerek yaşanmış gerçek hikayeleri, gerekse hayal gücümle desteklediğim konuları kağıda karalamaya çalışıyorum. Daha çok yolum var.

Şu an oyunculuğa bakış açınız nedir?

Şu an oyunculuğa bakış açımı geniş tutmaya ve objektif olmaya çalışıyorum ancak tıkanıyorum.
Benim sürekli öğrencilerime ve bu mesleği gerçekten yapmak isteyen gençlere tavsiyem hep şu olmuştur.
Bir role hazırlanıyorken önce, kendinizi inandırmak zorundasınız, kendiniz inanmazsanız karşınızdakini inandıramazsınız.
Oyunculukta doğallık temel esastır.
Doğal olmak zor olanıdır.
Sahte oyunculukları bu meslek kaldırmaz.
Oyunculukta, role yaklaşımda birçok teknik kullanabilirsiniz. Teknikler sadece yöntemdir, yönlendirir ve yakalanan faydalı etkileri de vardır. Stanislavski yönteminin Türk oyuncularına en uygun teknik olduğunu düşünmekle beraber, kişinin bunu yaşayarak deneyimlemesi daha sağlıklıdır.
Her şeyden önce benim tezim ise, oyuncu adayının kendini çok iyi analiz edip tanıması gerektiği (acıya, sevgiye tepkileri, aklınıza gelebilecek her türlü duygu haline) verdiği tepkilerini gözlemlemesi ve bunları kendi içinde kontrol etmesi elzemdir.
Dışarıdan bakıldığında her ne kadar kolay görünse de oyunculuk kendi içinde aynı anda yapılması gereken çok detaylar barındıran aslında çok zor bir meslektir. Öncesinde…
Rahmetli hocam Müşfik Kenter’in bizlere hep söylediği gibi;
İyi oyuncu olmak istiyorsanız önce iyi insan olun...

Kötü karakterleri canlandıran biri olmak çoğu zaman zordur. Kötü olduğunuza gerçekten insanları inandırmak, kötü adamı oynayıp iyi tepkiler almak size nasıl hissettiriyor?

Açıkçası kötü karakterleri oynamak ayrı bir keyif, diğer taraftan da bir oyuncu olarak, tv ve sinema sektöründe bunun tersi rolleri canlandırabileceğimi insanlara ispatlamak gibi bir çabam olmadı. Halbuki ben oyunculuk eğitimi almış, kendini geliştirmiş, ispatlamış bir oyuncuyum. Bu arada şunu da söyleyeyim; Tiyatroda başrolünde oynadığım oyunla komedi dalında en iyi erkek oyuncu ödülü aldım.
Tepkilere gelecek olursak, birçok tehdit alsam da ben bu durumdan hiç rahatsız olmadım. Erol Taş, Kenan Pars diyenler çok oldu. Tüm bu yaklaşımlara karşın işimi doğru yaptığımın bir göstergesidir diye düşünüyorum. Dışarıda karşılaşıp sohbet ettiğim insanlar beni tanıyınca, abi sen komikmişsin diyenler de çok oldu

Rolünüze nasıl hazırlanıyorsunuz? Özel bir hazırlık süreciniz var mı?

Özel hazırlık süreci şöyle işliyor. Proje hangi dönemde geçiyorsa ön araştırmasını yapıyorum öncelikle... Sonrasında gönderilen senaryodaki karakter üzerinde, iç konusu üzerinde detaylı çalışma yapıyorum. Karakteri şekillendirmek adına yüklemeler yapıyorum. Sonra sette yönetmen ile bunları pekiştiriyoruz. Şimdiye kadar ters bir durum yaşamadım, örtüşen noktalar çoğunlukta oldu.

Bir tiyatrocuda olmazsa olmaz dediğiniz özellikler nelerdir?

1 Mesleği sevme
2 Yetenek
3 Yaşamışlık
4 Pratik zeka
5 Kendini tanıma
6 Kendini geliştirme
7 Doğallık
8 Mesleğe saygı
9 Seyirciye saygı
10 İnsan olma

Son olarak Kuruluş Osman dizisinde Vezir Alemşah karakterine hayat verdiniz nasıl ilerledi bu süreç ve nasıl bir projeydi sizin için?

Dizinin yapımcısı Mehmet Bey, diziye yeni bir karakter gireceğini ve beni düşündüğünü söyledi ve görüşmeye davet etti. Karakteri anlattı, benim de içime sindi hoşuma gitti Vezir karakteri, kabul ettim hemen sete geçtim. Yönetmeninden oyuncusuna, tekniğinden çaycısına hepsi beni güler yüzle karşıladı. Bir projenin başarılı olmasının yegane temeli, güler yüz, saygı ve sevgidir.
Keyifle çalıştığım başarılı bir projeydi benim için.

Tiyatroda işin mutfağında yer almış biri olarak, dizi ve sinema sektöründe kamera arkasında ya da üretim sürecinde aktif olmayı düşünüyor musunuz?

Ölmeden önce yapmak istediklerim arasında, hikayesini kendimin yazdığı bir senaryoyu çekip izleyiciyle buluşturmak var. Aslına bakarsanız bunun için bir başvurum bile oldu. Yazdığım iki kişilik oyunumu senaryolaştırdım ve kısa film projesi olarak Kültür Bakanlığına sundum. Pandemi sebebiyle ne yazık ki projem kaldı.
Ama bir gün bu hayalim gerçekleşecek.

Kurtlar Vadisi Pusu ve Ezel dizileri Türkiye’de asla unutulması mümkün olmayan projeler. Bu kadar başarılı projelerde yer almak içerisindeyken sizi nasıl hissettiriyordu? Şimdi nasıl hissettiriyor?

Her yeni gün eskiyi aratır hale geldi… Düşünsenize yeşil çam zamanı, ne imkansızlıklarla ne harika işler üretmiş insanlar. Yaşanan gerçek hikayeler, özverili çalışmalar ve yürek dolusu başarı... Haliyle hiçbirini unutamıyoruz.
Hislerime ve tecrübeme güvenerek içinde bulunduğum projenin başarılı olup olmayacağını az çok kestirebiliyorum. Sonrasında baktığımda yanılmadığımı görmek beni daha güçlü kılıyor.

Tiyatro yönetmenliğinin, dizi ve sinema yönetmenliğinden farkı nedir?

Öğrencilik yıllarımda tespit ettiğim bir gerçek var. Katılırsınız katılmazsınız ama böyle bir gerçek var. Bir saç ayağı düşünün…
Biri oyuncu, biri yazar biri de yönetmen... Tiyatroda oyuncu temel direktir. Dizilerde temel direk senaryodur. Sinemada ise temel direk yönetmendir. Her üç alanda da üçüncü göz dediğimiz yönetmen figürü toparlayıcı bir unsurdur. Her ne kadar kendi içinde teknik farklılıklar barındırsa da tiyatro veya dizi veyahut sinema yönetmenin de dersini çalışıp oyunculara istediğini aktarabilmeli ve ikna etmelidir. Bu anlamda resmin tamamını görebilmek ve içeriğini bir nakış gibi işlemek beceri ister.

Genç oyuncularla birçok kez aynı projelerde yer aldınız. Neredeyse 35 yıllık bir oyuncu olarak genç oyunculara sette tecrübelerinizi aktarıyor musunuz?

Usta- Çırak ilişkisi diye bir kavram vardır. Edinilen tecrübeler, ustalardan aldığın terbiye ve öğretilerdir. Ben nasıl ki, ustalarımdan bir şeyler öğrendiysem bu meslekte, gençlere de bu öğretileri aktarmak benim görevim diye düşünüyorum. Bu anlamda, üslubuyla her zaman gençlere yardımcı olmuşumdur.

Bundan sonra nasıl bir projede yer almak sizi heyecanlandırır? Projeyi kabul ederken nelere dikkat edersiniz?

Gerçek, yaşanmış bir hikayenin içinde olmak bana her zaman daha sıcak ve samimi gelmiştir. Diğer taraftan zor ve dişli rolleri daha çok seviyorum. Zor olan iyidir… insanı büyütür. Öncelikle, gelen projedeki rol benim oyunculuğuma nasıl bir katkı sağlayabilir buna bakıyorum. Daha önce belirttiğim gibi, yönetmen ve set ortamı da önemli tabi.

Savaş Dinçer’in Sait Faik Abasıyanık hikayelerinden uyarladığı “Meraklısı İçin Öylesine Bir Hikaye” adlı oyunu İstanbul Devlet Tiyatrosu, Garibaldi sahnesinde tek kişilik bir performans olarak sergilediniz. Seyircilerden ve birçok sanatçıdan tam not alan bir oyundu. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz, süreçten bize bahseder misiniz?

Bu oyunu rahmetli Savaş Dinçer uyarlayıp oynamış zamanında… Okuduğumda çok hoşuma gitti, sıcak ve samimi bulduğum ve çok sevdiğim Sait Faik Abasıyanık’ın kendini hikayeleriyle canlandırmak beni çok heyecanlandırdı. Tek kişilik oyun oynamak zordur… Söylemiştim ya ben zoru severim. Yönetmenliğini benim sınıf arkadaşım, 20 yıllık kademim, yazar yönetmen, İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı Ozan Uçar üstlendi. Yönetmenin isteği doğrultusunda, (haklı olarak) okuma provalarında hikayelerden birini, bütünlüğü sağlaması adına diğer uyan bir hikayesiyle değiştirdik. Rejisi de açılışını oynadığım oyunla yaptığımız salona göre yapıldı.
Çok keyifli geçen prova süreci sonunda seyirciyle buluştuğu an heyecandan az kalsın yüreğim ağzımdan çıkıyordu… Kalabalık içinde yalnız adam diye tanımladığım Sait Faik, seyirciyle bir aradaydı, yalnız değildi artık. Sait Faik’ i başarıyla canlandırıp, hikayelerini doğru aktarmaktan dolayı çok mutlu ve huzurluyum. İlk hafta yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim.
Yaşlı bir çift vardı oyunu izleyen ve oyun boyunca güzel tepkiler verdiler. Oyun bitiminde beni beklemişler tanıştık. Tebrik ettiler. Bu oyunu Savaş Dinçer oynadığında sahneye koyan, yöneten bendim dedi beyefendi... Şaşkınlığımı saklamaya çalışarak sordum.
- Efendim nasıl buldunuz?
- Çok samimi söylüyorum çok doğru oynadınız ve aktardınız, (gözleri dolarak) bizleri o yıllara götürüp Sait Faik’le gezintiye çıkardınız. Harikaydı dedi.
- Ne mutlu bana, çok teşekkür ederim.
(ellerini öptüm, vedalaştık)
Bir kez daha mesleğimle gurur, kendimle onur duydum.

Özel hayatınızla ilgili haberlerle çok fazla magazin basınında yer almıyorsunuz? Setlerin haricinde Taner Turan nasıl biridir?

Özel hayatımla ilgili magazin basının da 1 kez haber olmuştum. Hayatımı birlikte sürdürme kararı aldığım canım eşimle, nikahımızı Selanik de Atatürk’ün doğup büyüdüğü evin bahçesinde gerçekleştirdik. Tarihte bir ilkti… İşte o zaman magazine haber olmuştuk.
Meslek hayatım boyunca ne sahnedeki, setlerdeki Taner’i evdeki Taner’le, ne de evdeki Taner’i sahnedeki, setlerdeki Taner’le karıştırmadım ve yerlerini taşımadım. Sonuçta o benim mesleğim…
Taner’ in kendi yaşamı var elbette...
Mesleğini çok seven,
Tutarlı,
Ne istediğini bilen,
Hırslarına yenik düşmeyen,
Adaletsizliğe tahammül edemeyen,
Doğa ve hayvan sevgisi olan,
Ahlaklı,
Sabırlı,
Romantik,
Özünü ve vicdanını yitirmemiş,
Adem ile Havva’dan gelen,
Meşküre ile Muzafferden olma,
Pişme evresin de,
İnsan olmaya çabalayan bir birey


TANER TURAN

Bir Soru- Bir Cevap

İzlediğiniz ve etkisinden çıkamadığınız film?

Dünyanın Bütün Sabahları
Schindler’in Listesi
Funny Bones
Big Fish
Hayat Treni
Babam ve Oğlum

En son okuduğunuz ve çok etkilendiğiniz kitap?

57. Alay

Mutlaka görmek istediğiniz şehirler/ülkeler?

Mardin, Urfa, İrlanda, Portekiz, Japonya

Beğendiğiniz ve örnek aldığınız sanatçı?

Haluk Bilginer

En beğendiğiniz bağımsız proje?

Sıçan Avcısı (Lynne Ramsay)

Çok başarılı bulduğunuz yönetmen?

Yavuz Turgul, Altan Dönmez, Faruk Teber

İzmir denince aklınıza gelen kelime?

Özgürlük - Bağımsızlık

Mutlaka oynamalıyım dediğiniz oyun?

Kendi yazdığım modern meddah tarzındaki tek kişilik oyunum ‘Köy Seyirlik’ , ve
‘Domuz Ahırı’

Severek takip ettiğiniz yabancı proje?

Vikings

Dinlemekten asla sıkılmayacağınız şarkı?

 Fikrimin İnce Gülü,
Haydar Haydar (Melamet Hırkası- Nesimi)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

FACEBOOK İLE BAĞLAN