HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

HABER -- 15 Ekim 2021

Eczacı, Girişimci, Mucit, Evlat, Baba Ancak Her Şeyden Önce İnsan

Magazinizmir

1) Ataman Özbay kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?

Ataman Özbay, eczacı, girişimci, mucit, baba, evlat; ama önce insan diyebiliriz.
İzmit’ te yaşayan fakir bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. Fakir; ama birbirine aşık bir anne ve babanın, sevgiyle yoğrulmuş bir ailenin saygıyı bilen bir ailenin evladı olarak büyütülen bir çocuk oldum. Ben ağzımda tahta kaşıkla doğdum. Maddi olarak imkanlarımız çok kısıtlıydı; ama yokluk ne demek bilmeden, varlığa çok anlam yüklemeyen bir aileydik biz. Tek yaşam amacı tüm zorluklara rağmen bir arada olan bir aile. Birbirine sarılarak iyileşen, birbiriyle şifa bulan her cümlesi sevgi, her eylemi saygıyla gerçekleştiren bir aile. Bizim soframız, yer sofrasıydı. O sofraya hep birlikte otururuz, yemek neyse onu hep birlikte yeriz, evde ailemizle ilgili ne karar alınacaksa hep birlikte alınırdı. Evimizde sevgiyi eksik etmeyen bir anlayış vardı. 7 yaşındayken annemle bir kamyona binmiştik. Kamyonun frenleri patladı ve şoför dahil herkes araçtan atladı. Kamyonun içinde sadece annem ve ben kaldık. Hiç unutmuyorum, kamyonun köşesinde annem bana, ben de anneme sarılmıştım. Gözlerimi kapatmış ve hiç bağırmamış, annem bağırdıkça daha çok korkmuştum. Kamyon epey yol gittikten sonra uçurumun kenarında bir ağaca çarparak ancak durmuştu. O ağaç annemin ve benim hayatımı kurtarmıştı. Ben o ağaçtan şimdilerde “hayat ağacım” diye bahsediyorum. O kazanın bana hediyesi kekemelik olmuştu. Kekeme olduğum için çok çekingendim. Hiç konuşmuyor, sürekli gülüyordum. Herkes “Çok güler yüzlüsün.” derdi. Alnımdaki kırışıklıklar bile çok güldüğüm için o zamanlardan kalmadır.

2) Girişimcilik hikâyenizi dinleyebilir miyiz?

Matbaada çalışırken lokantaya yemeğe giderdik. Lokantacının hesaplamaları kâğıt üzerinde yaptığını fark etmem zaman almadı. Ekmek, çorba, yemek, ne yendiyse artık hepsini kâğıda yazardı. Bu yaptığı benim dikkatimi çekerdi. Ustadan izin alarak okulda not yazmak için aldığım artık kağıtlardan lokanta sahibine de vermeye başladım. Kağıtların tamamını alırdım. Ayakkabıcıda gördüğüm çiviler vardı, ayakkabıcıdan gördüğüm kadarıyla defterleri çiviyle diktim. Defterleri kaplamak için kullandığımız kaplıkla kapladım. Kaplıkları tutkallayarak yapıştırdım. Kesme işlemi ile ortaya çok güzel bir defter çıktı. İzmit’ teki tüm lokantalara sattım. Bir gün içinde yaptığım tüm defterleri sattım. Çok para kazandım. Bu işi benden başka yapan kimse yoktu ve ben henüz on yaşındaydım. Girişimcilik meyvem bu bloknot defter olmuştu diyebilirim. O zamanlar bu yaptığım işin girişimcilik olduğunu bilmiyordum. 1953 yılında hiç görmediğim halde, çocuk kafamla bloknotu geliştirebilmiştim. İlk girişimcilik başarım Ataman Çeşmesi, ikincisiyse bloknot üretmem olmuştu.


3) Değer üretmek, fark yaratmak ve girişimcilik hakkında söyleyeceklerinizi dinleyebilir miyiz?

Hiç bilmediğimiz bir yerde eczane açmış ve başarılı olmuştuk. Çünkü güler yüzlüydük. Bu tek başına elbette yeterli değildi. Mesela Hayrabolu’da Türk kahvesi bulunmazdı. Bir müşteri “Türk kahvesi içmeyi özledim.” dediğinde, ona İstanbul’dan Türk kahvesi getirir hediye ederdim. Böylece aramızda kopmaz bağlar oluşurdu. Önemli olan insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve insana değer vermekti. Bizim asıl ilkemiz de buydu. Sadece ilaç vermiyorduk, güler yüzlülük, dostluk ve en önemlisi insanların sağlıkla yaşantılarına devam edebilmesi için mutluluklarına eşlik etmeye çalışıyorduk. Eczaneye bir çocuk geliyorsa eline balon verir onun da mutlu ayrılmasını sağlardık. Yine ilaçların kullanım şekli için ilaç kutularının üzerine etiket yapıştırır, nasıl kullanılacağını yazardık. O zamanlar bunu yapan kimse yoktu.
Eczaneye kim gelse oturur sohbet eder, dinlerdim. Gelenlerle konuşa konuşa yağ işi nasıl yapılır öğrendim. İşi öğrendikten sonra yağ fabrikası açmaya karar verdim. Yağ fabrikasına ortak olduğumda 32 yaşında, iki eczanesi, bir gazetesi ve matbaası olan, İstanbul’dan gelen bir adamdım. Çocuklarımızın eğitimi için İstanbul’a dönüş kararı aldık. Sirkeci’de eczanemizi açtık. Sonrasında ecza deposunu ve Uni Fabrikasını kurduk.

“İnsanın kısmetini çalışmak ve ileriyi görmek açıyor.”

4) Sizi ıslak mendilin mucidi olarak biliyoruz, bu yolculuğunuzu ve diğer girişimciliklerinizi dinleyebilir miyiz?

Islak mendille ilk kez Fransa seyahati sırasında tanıştım. “Silindir bir kutudaydı. Görür görmez ıslak mendil üretmeye karar verdim. Makinesini satın almak için araştırmalara başladım. Bu ürün ilk kez İsrail’de keşfedilmiş ve üretilmiş. Ama ne İsrail’den ne de Avrupa ülkelerinden makine temin edemedim. Bu nedenle matbaa ve yağ fabrikası girişimlerinden edindiğim tecrübeyle ıslak mendil makinesi icat ettim ve Uni markası doğdu. İlk zamanlarda günde 3 bin mendil ürettik, Şirketi sattığımız sırada saatte 40 bin adetlik üretime ulaşmıştık. Ataman İlaç ve Kozmetik Sanayiyle, 1995’te Uni Wipes markasıyla ıslak mendil üretimine başlayan, hijyene, araştırmaya, inovasyona ve kaliteye odaklanarak kısa sürede Türkiye ve Balkanlar’ın en geniş kapasitesine sahip hijyenik ıslak mendil firması olan, hasta bakımı için saç yıkama bonesi, ıslak tuvalet kâğıdı gibi ürünleri geliştirerek sektöre önderlik ettik. Ben hala her baktığım şeye bunu nasıl daha faydalı hale getirebilirim diye bakıyorum. Islak mendille Avrupa’nın en büyüğü olduk. 128 çeşit ıslak mendil ürettik, 47 ülkeye ihraç ettik, 8 ülkede pazar lideri olduk. Ardından makyaj silme mendillerini yaptım. Hasta bakımı için saç yıkama bonesi, sonrasında ıslak tuvalet kâğıdı gibi birçok icadım var. Bunların hepsi bir ihtiyaçtan kaynaklanıyordu, her biri bir hikâyeyi kendi içinde barındırıyor.

5) Islak Mendilin mucidi olarak bilinen siz, ardından fabrikanızı sattınız ve seminerler vermeye başladınız bu süreci paylaşır mısınız?

44 yıllık hayat arkadaşımı, aşkımı, Simten’imi kaybedince Uni'yi Eczacıbaşı Grubu’na sattım. Şimdi ise seminerler veriyorum, okullarda öğrencileri ziyaret ediyorum, onlara tecrübelerimi anlatıyorum. Bilgimin zekatını, bildiklerimi paylaşarak vermeye çalışıyorum. İki kitap yazdım ;7 Yaşımda Bindiğim Kamyonun Frenleri Patladı ve Hayata Yuvarlandı kitabımda; yaşadıklarımı, öğrendiklerimi, bildiklerimi paylaştım. Benim için hep yokluktan milyonerliğe uzanan bir başarı hikâyesi olarak bahsettiler. Ben de bu süreci yaşayan olarak kendi tecrübelerimi anlattım. Aşk Bu! Başarı ve Mutluluğun Sırrı: Değerlerle Yaşamak kitabımda ise, İnsan kendini sevdi mi sevilen bir insan olmamasının neredeyse imkânsız olduğunu anlattım.

6) Son olarak gençlere ve en önemlisi sizden tavsiye isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

*İnsan neyi görürse ona alışıyor, kimse bilmediği bir şeyin özlemini ya da eksikliğini hissetmiyor.
*İster aile, ister iş hayatı olsun, her zaman tek bir başkan vardır. İki başkanın olduğu yerde başarı gelmez.
* İnsanın kısmetini, çalışmak ve ileriyi görmek açıyor.

 

FACEBOOK İLE BAĞLAN