İçimdeki Ses

Birincisi on yaşında bir kız çocuğunu, hadi sinemaya gidelim diye eğlendirmeye çalışırken, işi eline yüzüne bulaştırmış olmak. Çocuk da koca çocuk sonuçta, sinema da elimle gözlerini kapatmak olmaz, çantamda ki peçeteden parça parça koparıp pamuk kıvamında yuvarlayıp kulaklarına tıkamak da olmaz, gülünç kaçar, ayıp olur, çocuk üzülür. Hadi ben beğenmedim galiba, çıkalım mı demek de olmaz, elimiz de koca kova popcorn var, daha o bitecek. İkincisi, filmin içinde barınan argolu, artı onsekiz etmenleri önceden bilmeme rağmen yinede bu eylemi gerçekleştirdiğim için kendimden utanmak. Fragmanı izlemiş, eğlenceli ve komik bulmuş olmak yanında küçük çocuğu da filme sürüklemek anlamına gelmemeli, git bir çizgi filme, animasyona. Neyse olan oldu. Filmden çıkınca, ders alınacak birçok şey bulmuş oldum kendime.

Filme gelince, Engin Günaydın abimiz hatırına izlenir mi bilemem ama eğlenceli bir kaç saat geçirmek için şu sıralar gidilebilecek başka filmler de var. Film de, Engin Günaydın'ın oynadığı Selim karakteri, özgüven eksikliği tavan yapmış, aslında mutsuz ama mutlu olmaya çabalayan, aşırı anneci ve pısırık bir karakter. Konu; Selim'in kendisini sıradan ve bayağı bir adam olarak görmesine alışmış olan annesi ve çevresi, hayatına girecek olan afet-i devran bir kadın ile kişiliğini ve kendisini yeniden bulmaya çalışmasını anlatıyor. Engin Günaydın ve Füsun Demirel'in oyunculukları ve komik replikleri çok çok iyi tabii ki ama yine de filmin kopuk, havada kalmış olay örgüsünü kapatmaya yetmemiş. Son olarak; içinizde ki ses çok merak edip, gidip izleyeyim ben bu filmi diyorsa, benim dışım da ki ses de şu şekilde uyarıyor; beklentilerinizi yüksek tutmayın ve yanınıza küçük çocuk almayın.


Haberin Galerisi İçin Tıklayın.

  • PAYLAŞ:
YORUM YAP